Türkiye’de kamuoyu bugünlerde tamamen seçimler, adaylar ve ittifaklarla meşgulken Mısır’ın gündeminde devlet kurumlarının, Kıpti Ortodoks Kilisesi’nin ve El-Ezher’in de dâhil olduğu oldukça ilginç bir olay var.

Olayın kahramanı Kıpti bir karı-koca tarafından büyütülen şu an 5 yaşında olan bir çocuk.

Çocuğu evlat edinen kişinin kız kardeşinin kızı çocukları olmayan dayısının mirasından pay alamamaktan korkmuş, dayısının ve yengesinin “Şenuda” isimli çocuğun gerçek annesi ve babası olmadıklarını polise bildirmiş.

Mısır yasalarına göre, annesi ve babası bilinmeyen çocuk “fıtrat üzere doğduğu” ve devletin dini İslam olduğu için Müslüman kabul ediliyor.

Bu nedenle polisler çocuğu alarak bir yetimhaneye yerleştirmişler, dinini “İslam” ve adını da “Yusuf” olarak değiştirmişler.

Çocuğu bebekken alıp büyüten Kıpti aile onu Kahire’deki bir kilisenin tuvaletinde bulduklarını iddia ediyor ve kilise de bu iddiayı doğruluyor.

İhbarı yapan yeğen ise bebeğin kilise dışında bulunduğunu söylüyor.

Bu arada, El-Ezher de çocuğun dini konusunda sorulan soruya verdiği cevapta, konuyla ilgili farklı görüşlerin olduğunu fakat Hanefilerin görüşünü daha doğru bulduğunu belirterek, çocuk kilisede bulunmuşsa ve bulan kimse gayrimüslim ise çocuğun bulan kişinin dininden olacağı yönünde fetva veriyor.

El-Ezher’in Mısır yasalarına aykırı fetvasıyla cesaretlenen Kıpti karı-koca, çocuğun tekrar kendilerine verilmesini ve dininin de “Hıristiyan” olarak değiştirilmesini istiyor.

Çocuğu bebekliğinden itibaren büyüten Kıpti aile onu kilisede bulduklarını iddia ediyor ancak ortada cevap bekleyen sorular var.

Örneğin, bebeği kilisenin tuvaletinde bulduklarında niçin polise haber vermediler?

Kilisede bir bebek bulununca kilise görevlilerinin durumu yetkililere bildirmeleri gerekmez mi?

Bebek Müslüman bir anne tarafından herhangi bir sebeple sokağa bırakılmış, Müslüman bir aileden kaçırılmış ya da satın alınmış olamaz mı?

Ailenin evlatlık edindiği çocuğu kendi çocuklarıymış gibi göstermek için sahte evrak düzenlemesi de iddialarının doğruluğu konusunda şüphe uyandırıyor.

El-Ezher’in fetvası bebeğin gerçekten kilisenin içinde bulunmuş olması halinde geçerli.

Kıpti ailenin ve kilisenin açıklamaları çocuğun kiliseye bırakıldığını ispat için yeterli değil.

Başlı başına kamuoyunun ilgisini çekecek nitelikte olan bu davayı daha da kritik hale getiren ise Müslüman-Kıpti geriliminin Mısır toplumunun en büyük fay hattı olması.

Müslüman bir çocuğun Hıristiyanlaştırılması ihtimali söz konusu.

Mısırlı Kıptiler kendilerinden birinin İslam’a girmesini engelleme konusunda oldukça hassaslar ve gerekirse şiddete dahi başvuruyorlar.

18 yaşından büyük bir Kıpti genç İslam’ı kabul etse özgürce seçim yapabilecek reşit bir vatandaş olmasına aldırış etmeden kandırıldığını öne sürerek yeniden Hıristiyanlığa dönmesi için baskı uyguluyorlar.

Müslüman olan genç kızların polis zoruyla ailelerine ve Hıristiyanlığa döndürüldüğü vakalar var.

Kıptiler Mısır’da azınlık olsalar da Hıristiyan oldukları ve Batı’dan destek gördükleri için rejimin nazarında imtiyazlılar.

Kıpti aile, yasalar kendisinden yana olmasa bile, Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin yargıya müdahalesiyle çocuğu geri alabileceğine inanıyor.