En baştan söyleyelim.

Bu bir hatime yazısı.

28 Şubat 2021 günü yine bir pazar temasının köşesinde duyurmuştuk, genel yayın yönetmenliği görevine başladığımızı…

Bugün de yine bir pazar temamızın köşesinde görevi bıraktığımızı ilan etmek nasip oluyor.

Peşin olarak; aradan geçen 2 yılı biraz aşkın sürede, çabama, mücadeleme, gayretime, savaşıma omuz veren tüm dostlarıma,
kardeşlerime, halis niyetle çabalayan tüm mesai arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Elbette iki yıl boyunca bir tek gün bile tam manasıyla hafta sonu izni kullanamadan çalışmama, bayramda seyranda seyahate çıktığımızda mola verip saatlerce gazete ile haşır neşir olmama sabreden değerli eşim ve çocuklarımın gösterdiği sabrın da hakkını teslim etmeliyim.

Gazetecilik mesleğini maişetimi temin etmekten daha çok Allah’ın rızasını kazanma vesilesi gördüm.

Yazdığım her satırda her haberde ‘mutlak iyiliğe kapı aralayabilir miyiz’ ümidini daima muhafaza ettim. Bu sebeple, gönül huzuruyla diyorum ki, Rabb’im emeklerimizi zayi etmesin. Âmin.

“Yaklaşık 2 yıl önce Genel Yayın Yönetmenliği görevini devraldığım Diriliş Postası ile bugün itibarıyla sorumluluğunu devrettiğim Diriliş Postası arasında ne fark var?” sorusunun cevabını önce okurlarımıza, çalışanlarımıza, yazarlarımıza ve kamuoyuna bırakayım.

Hakkaniyetli gözler, hakkı söyleyecektir. İki yıl önce “Türkiye’nin Dirilişi için Bismillah” diye başlarken heyecanımız ve enerjimizi paylaşmıştık.

‘Türkiye’nin Dirilişi’ mottosunu üretmek ve logo üstüne yerleştirmek bize nasip oldu. Yine ‘Okuyan Anlar’ı da 8 yıllık tarihi olan Diriliş Postası’na hediye olarak bırakıyoruz.

Hamdolsun ki, aradan geçen süre zarfında, kendi adıma konuşacak olursam, biz sözünden dönenlerden olmadık. Diriliş Postası’nın, Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında duyulması, tanınması, bilinmesi ve okunması için var gücümüzle çalıştık, çabaladık.

Merhum anacığımın son gününde, yanı başındayken, görsel yönetmenimizin içinde bulunduğum hâlden habersizce, merhum
dost Mevlana İdris’i anlattığımız tema sayfasını göndermesi üzerine Mevlana’ya yakışır bir sayfa olması için dönüp ilgilenecek
kadar kıymet verdik Diriliş Postası’na…

Çünkü yazdığımız her bir satırda Ümmet’in, okurların hakkı, göz nuru, duası olduğunu bilerek çabaladık. Evet, oldukça zahmetli iki yıl geçti, belki pek çok gazeteden daha fazla hissettiğimiz maddi imkânsızlıklar sebebiyle asgari personel şartlarını bile ihtiva edemeden çalıştık.

Yeri geldi yazı işleri müdürü, yeri geldi istihbarat şefi, yeri geldi musahhih, video kurgucu hatta ulaştırma görevlisi olduk. Yeri geldi, aylarca ikinci web sayfasını açamayan emektar bilgisayarımızı kullandık. Elbette gönül isterdi ki çok daha iyi şartlarda, imkânlarda çalışalım.

Ancak hiçbirisinden yüksünmeden, Diriliş Postası markasını da yere düşürmeden ve üzerine çok daha fazlasını koyarak bugünlere geldik. Bu kısıtlı imkânlara rağmen web sitemizin trafiğini yüzde 500, sosyal medya etkileşimlerimizi yüzde 600-700, reklam gelirlerimizi yüzde 300 artırmışız.

İki yıl boyunca her satırımızda, her kelimemizde ayakları Anadolu’ya sapasağlam basan, kendisine ve inandığı değerlere güvenen insanımızın sözcüsü olmaya, sesi kısılmaya çalışılanlara ses olduk.

Belki çok geride kalsa da “Zihin İşgali” dosyamız, bugün artık eskisi gibi pervasızca hareket edemeyen idrak düşmanı oluşumlara vurulan ilk esaslı darbeydi mesela.

Organize suç örgütü liderleri üzerinden tezgâhlanan kirli operasyonu ilk deşifre eden gazete olduk. Hatta günlerce FETÖ’cüsünden fondaşına, terör örgütünden suç örgütü elebaşlarına kadar bilumum memleket düşmanının tehdidine, iftiralarına maruz kaldık.

Neredeyse bir muhabirimizin bile olmadığı bir tabloda yüzlerce özgün habere, analize, röportaja imza attık. Daha birkaç gün önce Cumhur İttifakı’ndaki gelişmeleri Türkiye ilk bizden duydu.

Uzun süredir hayalini kurduğum TR Strateji Dergimizi hayata geçirme fırsatını da yine kısıtlı imkânlara rağmen burada bulduk. “Beynimizi Çip’e takmalıyız” başlıklı ilk sayımızın üzerinden henüz 1 yıl geçmeden Aselsan’ın ürettiği yerli ve milli çipimizin haberiyle gururlandık.

Strateji ile Akyıldız Medya Grubu’na dönüştük, grup logosunu bile grafik şefimizle birlikte tasarladık.

Elbette saymakla bitmeyecek kadar çok işe, güzelliğe imza attık.

Bu süre zarfında birlikte çalıştığımız genel müdürümüz Orhan Pekçetin kardeşim ile eski imtiyaz sahipleri Ali Yıldız ve Mehmet
Akosman beyefendilere ve 1 Mart itibarıyla Diriliş Postası’nın yeni imtiyaz sahibi olan Fırat Söğüt’e de 1 aylık süre zarfında şahsıma karşı göstermiş olduğu saygı sebebiyle teşekkür ederim. Yeni imtiyaz sahibiyle birlikte imkânlar da artık daha iyileşecektir diye ümit ediyorum.

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun da vefat yıldönümüne denk gelen bu veda yazısında, yazının hâtimesini de Şehit Yazıcıoğlu
ile yapmak yerinde olacaktır.

Hayat bir şekilde geçip gidiyor.

“Bir saniyesine bile hâkim olamadığınız hayat için bu kadar fırıldak olmaya gerek yok” diyor ya merhum Reis, derdimiz de tasamız da buydu, bugün de bu!

Rabb’im istikametten ayırmasın.

Son söz olarak, malumunuz son haftalarda bir hayra vesile olduk ve EHAD üyesi hafızlık arkadaşlarımızla birlikte deprem şehitlerimizin her birine bir hatim kampanyası başlattık. Diriliş Postası da destek oluyor. 30 bin 132 hatim olmuş.

Tüm dostlarımızı da hatim.ehad.org.tr adresinden manevi seferberliğe katılmaya davet ediyorum.

İki yıl iki aylık Diriliş Postası mesaimizi burada noktalıyoruz. Şimdilik, Allah’a ısmarladık.