2020 yılının mart ayında Türkiye’de patlak veren p(l)andemi, izleri zor silinecek krizi de beraberinde getirmişti. Algı profesörleri dümene geçmiş, açgözlü ve tamahkâr kitleler harekete geçirilmiş, arz talep dengesi allak bullak edilmişti…

İnsanlar en savunmasız yanlarıyla yani ölümle korkutuluyordu. İnsanların âdeta evlerine hapsedildiği karantina dönemlerinde en temel yaşam ürünü olan gıdada stokçular piyasaya çıkmış, karaborsacılar türemişti.

Devamında Rusya-Ukrayna Savaşı… P(l)andemiyle patlak veren arz talep dengesizliği, lojistik ve tedarik sorunları katmerli hâle getirildi. Enerji fiyatları âdeta uçtu, yağ ve tahıl fiyatları köpürtüldü!

Sonuç!

Merhaba yüksek enflasyon, hoş geldin çaresizlik…

Yüksek enflasyon, okkalı faizler, emekli kesimindeki düşük ücretler, satın alma gücünün zayıflaması, ufuk çizgisinin zayıflamasına ve umudun azalmasına sebep oluyor.

Mutfaktaki yangın bir an önce söndürülmeli. Ama nasıl?

Türkiye, fahiş fiyatlarla mücadele için nefesini tutmuş yeni düzenlemeyi bekliyor.

Ticaret Bakanlığı'nın hazırladığı taslağa göre fahiş fiyat, stokçuluk vb. cezalarda limit 10 kat artacak. Fahiş fiyatla mücadelede alt ceza sınırı da üst ceza sınırı da yükseltilecek.

Ticaret Bakanı Ömer Bolat, mutfaktaki yangını söndürmekte kararlı olduklarının mesajlarını veriyor.

Ancak! Böylesi bir zamanda ilginç gelişmeler de yaşanmadı değil! İnsan sormadan edemiyor; şimdi zamanı mıydı?

Birincisi çiğ süt fiyatları… Ulusal Süt Konseyi verilerine göre çiğ süt tavsiye fiyatı 1 Mayıs 2024 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yüzde 8,5 artışla litre başına 14,65 TL olarak belirlendi. Peynir, yoğurt, tereyağı vb. ürünler zamlanacak demektir. Bütün bu ürünler, gıda enflasyonunu belirleyen temel unsurlar.

İkincisi de kırmızı et fiyatlarıEt ve Süt Kurumu et fiyatlarında yüzde 25’lik bir artışa gitti.

Gel de işin içinden çık… Fahiş fiyat artışı böyle mi engellenecek!

Yine zamlar, yine bol sıfırlı hayal kırıklıkları… Sıfır; ekonominin asalak biti, cüzdanların vebasıdır. Ekonomide sıfırlar arttıkça umutlar azalır!

Neyse! Biz yeni yaptırımlara dönelim.

Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın aktardıklarına göre fahiş fiyatla mücadele ve fırsatçılığın önlenmesi adına Rekabet Kanunu’nda değişikliğe gidilecek.

Aldatıcı reklam, zararlı ürün satışları, fahiş fiyat artışları ve stokçulukla ilgili önleyici tedbirler arka arkaya sıralanıyor.

Fahiş fiyatla mücadele için cezalar artıyor. Caydırıcılık için mevcut düzenlemeler de ağırlaştırılıyor.

Fahiş fiyat artışına karşı 2020'de 10 bin, 2024'te 52 bin olan alt ceza sınırı 80 bin lira oluyor.

Şu anda fahiş fiyat uyguladıkları tespit edilenler için en fazla 350 bin lira idari para cezası uygulanıyor. Bu rakamın en az 3 milyon liraya çıkartılması planlanıyor.

Stokçulukta ise 100 bin lira olan alt ceza sınırı 800 bin liraya yükseltiliyor. Üst sınır da 2 milyon liradan 11 milyon liraya çıkarılıyor.

Buna göre, fahiş fiyat uygulayan işletmelere 15 gün geçici kapatma uygulaması devreye alınacak. 15 gün geçici kapatma uygulaması fırsatçılığı önler mi? Onu zaman gösterecek!

Bakan Bolat’ın şu sözü önemli: “Önemli olan, uygulamaları tavizsiz yapmaktır.”

İşte bütün mesele bu!

Peki bu cezalar uygulanamazsa ne olur, hiç düşündünüz mü?

Devletin otoritesi 10 kat zayıflar, itibarı 10 kat geriye gider demektir.

Bu tip ahlaksızlık neden yapılır?

Otorite boşluğu varsa ve piyasa dengeleri bozulmuşsa, kontrol mekanizması sağlıklı çalışmıyorsa fırsatçılar piyasaya çıkar; talancılar devreye girer.

Kimler bu kötülüğü yapar?

Hiçbir durakta beklemeyen, kurtla yiyip çobanla yas tutan tatlı su kurnazlarından başkası değil…

Bu tip suistimallere sebebiyet veren ihmalleri ortadan kaldıracaksınız, suistimalciye koz vermeyeceksiniz!

Özetle… Karaborsacılık, fırsatçılık ve stokçulukla amansız bir mücadele başlıyor.

Bu yeni dönem Türkiye için yeni umutlar demektir. Yeter ki kararlı duruş sergilensin; vatandaş her zaman devletinin arkasında duracaktır.