Türkiye’de ve yurtdışında yaşamış bir insan olarak yaptığım yolculuklarda da gördüğüm en büyük sorunlardan birisi kitap okumuyor olmamız. Saatlerce süren uzun yolculuklarda bile insanların boş oturmayı, müzik dinlemeyi ve görsel bir şeyleri izlemeyi tercih ettiği aşikâr.

Peki, neden okumuyoruz?

Klasik cevaplar; Vaktim yok, sıkılıyorum, pahalı vb sebepler.

Ancak bir Japon’un ya da bir Avrupalı’nın vakit sorunu olmamasına rağmen bizlerin vakit sorunu yaşaması ayrı bir soru işareti. Dizi izlemeye, akşama kadar dedikodu etmeye vaktimiz varken, konu kitap okumak olduğunda mutlaka bahane “elde var” bekliyor.

Gelelim sıkılma meselesine, ben şahsım adıma hayatta sıkılmadan “mütiş keyifli” diyerek büyük haz alarak ciddi başarılar sağladığımı hatırlamıyorum.

Kıymetli olan her şeyde mutlaka bir zorluk bir çetinlik vardır. Kitap okumak zor gelebilir insana, ancak bu zorluğun yanında katacağı katma değer düşünülünce de mutlaka bir sabır ve sebat süreci olmalı. Biz buna sıkılma diyebiliriz ancak sıkılmadan bir şeyler elde edilemiyor.

Gelelim fiyatlarının pahalı olmasına. Doğal olarak sürekli kitap almak bütçe zorlayabilir ama kütüphaneler ne güne duruyor? Kütüphanelere gidilemiyorsa en azından çevremizdeki insanlarla değiş tokuş yaparak yine ucuz maliyetlerle bol bol kitap okunabilir. Yani bahanelere çok sığınmamak gerekiyor. Her şey insanda bitiyor, insan eğer okumak isterse bunu imkânlı hale dönüştürebilir. Sadece yeterince istemiyoruz diyelim.

Yani özetle kitap okumayı sevmiyoruz, ancak internet ve televizyon karşısında değerli olan zamanımızı boş yere öldürmeyi tercih ediyoruz.

Kitap okumamak bizlerin en büyük sorunu. Okumadığımız gibi gün geçtikçe değişen değerlerimize paralel olarak ta başarının ölçüsü maddiyata dayandırılmaya başlandı. Eğitim seviyesine bakılmaksızın, daha çok para kazanan kişiler daha başarılı görülüyor.

Okumadığımız ve yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmadığımız için gelişim sürecimiz yavaş ilerliyor. Herhangi bir batı ülkesinde belirli makamlara gelen kişilere baktığınızda bilginin varlığı çok fazladır.

Ayrıca okuyup sürekli kendisini güncel tutan insanların, karşılaştıkları hem durumda var olan olayları daha geniş açıda değerlendirebildikleri ayrı bir gerçek.

Araştırmalara bakıldığında dünyada en çok kitap okuyan milleti Japonlar ve Japonya’da yılda 4 milyar civarında kitap basılmakta.

Ortalama yılda bir Japon 30 civarı kitap okuyor, bir Avrupalı ise 10 kitap okuyor. Türk milleti olarak yılda bir kitap okumayı bırakın ömründe hiç kitap okumamış insan bile var.

Yüce kitabımızı bile yeterince okumadığımız ayrı bir gerçek.

Düşünsenize yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede Kuran-ı Kerim’in Türkçesini okuyan kaç kişiyiz?

Tablo biraz karamsar gelebilir ancak yeterli farkındalığı oluşturup buna paralel hareket edilirse eminim çok kısa sürelerde meyvesini vereceğini düşünüyorum. Küçük yaşlardan itibaren çocuklara kitap okumayı sevdirecek yöntemler geliştirilmeli, kitapların herkesin bütçesine uygun bir fiyatla satılması sağlanmalıdır. Özellikle başucu kitabı niteliğinde değerli kitapların küçük bedellerle mutlaka bütün evlerde olması sağlanmalıdır.

Sade anlaşılabilir ve kolay bir dil ile halkın her kesiminde rahat okunabilir olmalıdır. Mesela çekilişlerle araba dağıtan firmaların kitap dağıtması sağlanabilir. Devlet destekleri ile belediyeler kitap okumaya teşvik edici organizasyonlar yapabilir.Her şehirde kitap kafeler kurulabilir, kitap okumayı seven insanların buluşabileceği içerisinde büyük kütüphaneleri olan mekânlara teşvikler sağlanabilir.

Yazmak gerçekten önemli bir değer, bir kitap belki de bir yazarın yıllarca biriktirdiği kovanı. Bir arı misali emek verip en güzel nimetleri bize bir rehber niteliğinde sunuyorlar. Ayrıca

okuyanlar bilir, bakış açığımızı genişletmek, hayaller kurmak, monotonluğumuza bir ahenk katmak, daracık dünyamızda bulamadığımız şeyleri yaşamak için dönülecek en iyi dost kitaplar.

Okumak uygarlığın bir parçası, bilinçli ve donanımlı bir nesil için elzem. Kitap okumadan yaşamak; görememek, duyamamak ve ifade edemeyerek yaşamak demek.

Bu memlekette kitap okuyan insan sayısının artması ve “bilinçli toplum” haline gelmemiz gerçekten önemli.

De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler.” (Zümer suresi -9 ) ayetide bilginin değerine yeterince önem vermiyormu ?

Ufuk DEMIRAY