Katılım bankaları (İslami bankacılık), faizsizlik esaslarına göre hizmet veren, önceliği faiz hassasiyeti olan özel bir müşteri segmentini hedef müşteri kitlesi olarak seçen ve bu istikamette ürünler geliştirip hizmetler sunan alternatif bir finansal faaliyettir.

Faiz hassasiyetinden dolayı altın vb. gibi yatırım araçlarını tercih eden müşteri kitlesinin yastık altında olan tasarrufların ekonomiye kazandırılması manasın da önemli birmisyonu yerine getirirler. Bununla birlikte uluslararası faizsiz sermayeyi yurt içine çekip ekonomiye katkı sağlamada etkin rol oynarlar.

Dünyada İslami finansın büyüklüğü 2,5 trilyon dolar civarında olup, 2020 yılında 3,2 trilyon dolar seviyesine çıkacağı ön görülmektedir.

Organize ve çağdaş yöntemlerle İslami bankacılığın hayata geçirilmesi fikri ilk Suud Kralı Faysal döneminde gerçekleşmiştir.

İş modeli ‘İslami Finans’ olmasına rağmen, sektörün dünyadaki merkezi Londra’dır.

İslami bankacılığın merkezinin Londra olması hepimize şaşırtıcı gelebilir. İngiltere’de 2 milyon civarı Müslüman yaşaması bunun sebepleri arasında gösterilmesine rağmen, asıl sebebin HSBC,Barclays, Gatehouse gibi bankaların bu alandaki fırsatları görüp bu alanlara yatırımlar yapmalarıdır.

İngiliz hükümeti bu anlamda esnek regülasyonlara sahip. Özellikle sondönemlerde faizsiz finans sisteminin gelişmesi adına çok sayıda düzenleme yaptılar. Bazı vergileri faizsiz finans merkezlerinden muaf tutmaları, diğer bankaların bu sektöre olan iştahı ve ilgisi, HSBC gibi bankaların özel faizsiz ürünler sunmaları bu faizsiz bankacılığın Londra merkezli olarak gelişimine devam etmesini sağlıyor.

Dünyada, faizsiz bankacılığa olarak talep gün geçtikçe artmaya devam ediyor. Faizsiz bankacılıkta Londra’ya rakip olma hususunda İstanbul iyi bir finans şehri olmaya aday. Bu anlamda ciddi bir farkındalık ve çalışmalar yürütüldüğünü de görüyoruz.

İstanbul Finans Merkezi projesi de bunun en önemli ayaklarından birisi.

Katılım Bankacılığı sektörünün Türkiye’deki durumuna kısaca bakmak gerekirse; hali hazırda, 5 katılım bankası faaliyet gösteriyor. Bu yıl açılması planlanan Emlak Katılım Bankası ve PTT Katılım ile katılım bankalarının sayısının 7’e çıkması bekleniyor. Katılım Bankalarının bankacılık sektöründeki payı ise %10’a doğru tırmanışına devam ediyor.

Özel sermayeli bankaların yanında kamu bankalarında faizsiz bankacılık sektörüne olan talepleri, sektörün hem Türkiye’de hem de dünya pazarında büyümesine ciddi etkileri olacaktır. Kamu bankalarının sektöre girmesiyle birlikte mevzuat anlamında da daha çok dikkat çekmeye başlanacak ve devletin bu anlamda yasal reformlar yapması hususunda itici güç oluşturacaktır.

Türkiye, faizsiz bankacılık sektöründe ne kadar istekli görünüyor olsa da, elini çabuk tutması gerekiyor. Dünya pazarında, Türkiye gerekli adımları hızlı bir şekilde atarsa çok büyük bir potansiyel taşıyor. Sukuk için gereken alt yapısal çalışmalar gerekli gelişimleri gösterdiği noktada, coğrafyada bu alanda söz sahibi konuma gelinebilir. Özellikle Arap coğrafyasında petrol fiyatlarının düşük olması neticesinde gün geçtikçe daralan bir faizsiz bankacılık sektöründe, Türkiye faizsiz finans alanında merkez nokta olma fırsatı yakalayabilir.

Ayrıca kira sertifikası ihracında başarılı işler yapan Türkiye; Sukuk ve tahvil konusunda yine bölgenin büyüyen ülkelerinden birisi.

80 milyar dolarlık dünya sukuk piyasasında, 2018 yılında katılım bankaları ₺15.3 milyar TL işlem yaptı. Dünyanın sukuk ihracının %60 civarını tek başına yapan Malezya’yı göz önüne aldığımızda, yapılacak çok işimiz olduğunu görüyoruz.

İslami Finans sisteminin ülke ekonomimize önümüzdeki yıllarda büyük ivme katacağını düşünüyorum. Sadece yukarıda bahsettiğimiz fırsatlar yanında dünya trendlerine hızlı ayak uydurma konularında kamu ve özel bankaların teknolojik hızını da yakalamaları gerekiyor.

Hızlı dijitalleşen bir dünyada; sosyal medya ve teknolojiyi anlayan, Bankacılığın sadece fon toplama, fon kullandırma ve ATM olmadığını anlayan, dijital pazarın farkındalığı oluşmuş bir yönetim algısıda, önemli bir dinamik oluşturacaktır.Kredi pazarının her gün dijitalleştiği bir dünyada 10 yıl sonra mobil uygulamalar üzerinden hesap açan, kredi kullanan, kâğıt paranın kullanılmadığı bir dünyaya doğru hızlı bir gidiş devam ediyor.

İstanbul’u özellikle bu 2 trilyon dolarlık faizsiz bankacılık üssü yapmak istiyorsak, klasik bankacılıktan; dijital ve uçtan uca bir bankacılığa doğru hızlı adım atmamız gerekiyor. 2030’lu yıllarda 10 yıllık dönemde dünyada çoğu sektörü baştan aşağı değiştireceği ön görülüyor.

Ümit ediyorum, bankacılık sektörümüz gerekli adımları hızlı bir şekilde atarak, bu alanda dünyanın önemli bir merkezleri haline dönüşür.

Yazıyı Bill Gates’in sözü ile tamamlamak istiyorum.

“İnsanların bankalara ihtiyacı yoktur, bankacılığa ihtiyacı vardır.”

Bankacılık üssü olabilmek dileğiyle…