Abdullah Öcalan’ın uzun süredir beklenen açıklaması nihayet yapıldı ve PKK’nın kurucu lideri birinci ağızdan terör örgütüne, tüm alt bileşenleri ile birlikte silah bırakarak kendilerini tasfiye etme çağırısında bulundu. Elbette bu çağrı Türkiye’nin terörle mücadele açısından en önemli dönüm noktalarından birisini teşkil ediyor.
Öcalan sadece silah bırakma çağrısında bulunmadı; aslında örgütün kurucusu, PKK’nın ideolojik ve askerî yenilgisini de kabullendi ve ilan etmiş oldu.
“Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır. 1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkârının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nın anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.”
Öcalan, açıklamasında yer alan yukarıdaki cümlelerle açık bir şekilde PKK’nın varlık nedeninin ortadan kalktığını ve örgütün anlamsızlaştığını da ortaya koydu.
Öcalan, çağrısında "Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır." ifadesine de yer verdi. Öcalan bu söylemi ile PKK ve onu destekleyen kesimlerin tüm hedef ve iddialarını da boşa düşürdü. Sürecin sonunda PKK’nın Öcalan’ın çağrısına uyup uymayacağı belirsiz de olsa, bu açıklamayla ortaya konan teorik ve ideolojik olarak yenilginin kabulü her şekilde Türkiye’nin terörle mücadelesinde çok büyük bir kazanım anlamına geliyor. PKK’nın kendi tabanındaki “meşruiyetini” de iyice aşındırıyor.
Zor ve mayınlarla dolu süreç
Elbette Öcalan’ın açıklaması ve PKK’ya kendini feshetme çağrısı bir başlangıç. Önümüzde zor ve mayınlı bir süreç var. Nihayetinde Öcalan, siyasal ayak DEM Partisi ve diğer sivil unsurların desteğini almış durumda. Ancak doğrudan silahlı kanadın yaklaşımı burada belirleyici olacak. Öcalan’ın çağrısından sonra PKK’nın en üst yönetim kadrosu (komitesi) “Öcalan’ın çağrısını kabul ettiklerini, ateşkes ilan ettiklerini ve kongrelerinin toplamaları için gerekli şartların oluşturulması gerektiğini” vurgulayan bir açıklama yayınladılar. Açıklamada silah bırakma ve tasfiye sürecinin Öcalan'ın "pratik öncülüğü ile gerçekleştirilebileceğini" ifade ederlerken; "Fakat başarı için demokratik siyaset ve hukuki zeminin de uygun olması gerektiğinin altını çizmek istiyoruz." Şeklinde bazı koşullar da ortaya koymaya başladılar. Hâlbuki net şekilde öncesi ve sonrası ile hiçbir şart olmadan PKK’nın tasfiyesine yönelik bir mutabakat söz konusu. Bu, Sırrı Süreyya ve benzeri çeşitli aktörlerin de defaatle dile getirdiği bir husus. Burada yeni bir çözüm süreci değil, PKK’nın tasfiyesine odaklanmış bir süreç söz konusu. Her şey planlandığı gibi giderse silah bırakma, teslim etme, örgüt mensuplarının hayata kazandırılması gibi hususlarda elbette çeşitli düzenlemeler olacaktır.
Önemli örgüt kadrolarından Mustafa Karasu ise Öcalan’ın çağrısına yanıt vereceklerine ve örgütlerini koşulsuz, şartsız bir şekilde tasfiye edeceklerine ilişkin bir açıklama yayınladı. “PKK'nın feshini, silahlı mücadelenin sonlandırılmasını gerçekleştireceğiz. Bu konuda hiç kimsenin tereddüttü olmasın” ifadelerini içeren bu açıklama KCK’nın yaptığına nazaran daha net ifadeler ortaya koyuyor. Diğer bir belirsizlik ise PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG’ye ilişkin. Burada da Mazlum Abdi dâhil bazı isimler Öcalan’ın çağrısının kendilerine yönelik olmadığını ifade ediyor, ancak Öcalan’ın çağrıdan önce yazdığı mektup Irak’ta KCK’ya, Avrupa PKK’sına ve Suriye’de Mazlum Abdi’ye ulaştırılmıştı. PKK’nın dağ kadrosundan 3 bine yakın unsur Suriye’de bulunurken PYD/YPG ve çatı yapılanama olan SDG doğrudan PKK’nın kontrolünde olan yapılar. Sürecin sağlıklı şekilde yürümesi için SDG/YPG’nin de ya silahsızlanması ya da komuta kontrol yapılarını feshederek sadece yerel unsurlarıyla Suriye Ordusu’na katılmaları gerekiyor.