İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun önceki gün Uganda’nın Entebbe kentinde Sudan Askeri Geçiş Konseyi (SAGK) Abdulfettah el-Burhan’la görüştüğünün ortaya çıkması Arap sokağının gündemine bomba gibi düştü.

Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada görüşmenin Uganda Devlet Başkanı Yoweri Museveni’nin davetiyle gerçekleştiği ve İsrail Başbakanı ile SAGK Başkanı’nın iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi için işbirliği yapma konusunda anlaştığı ifade edildi.

İsrail’in Afrika’ya özel ilgi duyduğu ve Sudan’la diplomatik ilişkiler kurulması yönünde çabaları olduğu biliniyordu.

Fakat söz konusu çabaların bu kadar hızlı meyve vermesi beklenmiyordu.

Çünkü Sudan, İsrail karşıtlığının yaygın ve Filistin direnişine desteğin güçlü olduğu bir İslam ülkesi.

Sudanlıların İsrail’le ilişkilerin normalleşmesini onaylamayacakları kesin.

Sudanlı âlim Abdulhayy Yusuf, el-Burhan’ın Netanyahu’yla görüşmesini “Allah’a ve Rasulü’ne ihanet” olarak niteleyerek, mevcut hükümetin darbeyle iktidara geldiğini, dolayısıyla Sudan halkını temsil etmediğini ve bu tür kararlar alamayacağını söyledi.

Sudan Dışişleri Bakanlığı da görüşmeden haberlerinin olmadığını ve SAGK Başkanı’nın hükümete bilgi vermediğini açıkladı.

Arap Birliği’nin “Yüzyılın Anlaşması” planını reddetmesinin hemen ardından gerçekleşen görüşmeye Filistinliler de büyük tepki gösterdi.

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Kurulu Genel Sekreteri Saib Erekat, el-Burhan’ın Netanyahu’yla görüşmesinin “Filistin halkını sırtından bıçaklamak” olduğunu söyledi.

SAGK Başkanı’nın Netanyahu’yla görüşmesinin ortaya çıkması üzerine benim gibi birçok kişinin aklına gelen şu oldu:

“Bu işin arkasında Abu Dhabi-Riyad-Kahire ekseni var.”

Nitekim The Times of Israel gazetesi konuyla ilgili yayınladığı haberde, görüşmenin Birleşik Arap Emirlikleri tarafından organize edildiğini öne sürdü.

Suudi Arabistan, BAE ve Mısır’ın Trump’ın planına destek verdiği biliniyor.

Riyad ve Abu Dhabi ayrıca İsrail’le perde arkasında kurdukları ilişkilerin perde önüne çıkması için can atıyor.

Bunu yaparken Sudan’ı da yanlarına “suç ortağı” olarak almak istiyorlar.

Netanyahu’nun darbeci askerler aracılığıyla Sudan’a attığı kanca tutar ve Tel Aviv – Hartum ilişkileri normalleşirse İsrail’in Nil havzası ve Kızıldeniz’deki etkisi artacak.

Ayrıca bu tür bir gelişmenin Türkiye’yi ilgilendiren yönlerinin de olması kaçınılmaz.

İsrail, Suudi Arabistan, BAE ve Mısır’ın Ömer el-Beşir döneminde Ankara ve Hartum arasında imzalanan anlaşmalardan rahatsız olduğu sır değil.

Sudan – İsrail yakınlaşması gerçekleşirse Türkiye’nin Sevakin Adası’nı ihya planları rafa kaldırılabilir.

Libya’da Hafter’i destekleyen bu ülkelerin Trablus’taki meşru hükümeti devirmek için Sudan’ı daha aktif bir şekilde kullanmak isteyecekleri belli.

Dolayısıyla el-Burhan-Netanyahu görüşmesinin Libya’ya ve Doğu Akdeniz’deki dengelere kadar uzanan bir boyutu var.

Sudan cuntasının İsrail açılımı ülkenin geleceğiyle ilgili de soru işaretlerine yol açtı.

Netanyahu’yla görüştüğü için ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun övgüsüne mazhar olan Abdulfettah el-Burhan geçiş sürecinin sonunda iktidarı seçilmiş hükümete bırakmaya yanaşmayabilir.