İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin Bağdat’ta Amerika tarafından hava saldırısıyla öldürülmesinin ardından toplanan Irak Parlamentosu, yabancı güçlerin ülkeden çıkarılması kararını oy çokluğuyla kabul etti.

Oylama sonrası yapılan açıklamada, kararın uygulanması yükümlülüğünün Irak hükümetinde olduğu belirtildi.

Kendi isteğiyle çekilmezse mevcut hükümetin Amerika’yı ülkeden çıkarmaya gücünün yetmeyeceği kesin.

Iraklı yöneticilerin birçoğu bulunduğu makamı Amerikan işgaline borçlu.

Önceki akşam ABD ordusunun Irak’tan çıkmaya hazırlandığına dair bir haber gündeme geldi fakat ABD Savunma Bakanı Mark Esper iddiayı yalanlayarak böyle bir kararın söz konusu olmadığını açıkladı.

İran’ın ülkedeki askeri ve siyasi nüfuzunu onaylayıp “Yabancı güçler ülkeden çıksın” demek büyük bir çelişki.

Irak Parlamentosu’ndaki oylama sonrası “ABD’ye hayır, Süleymani’ye evet” sloganları atan Şii vekiller, Amerika’yla birlikte İran’ın da Irak’tan çıkmasını istiyor olmasalar gerek.

Asıl dikkat çekici olan, “Süleymani Suudi Arabistanlı bir yetkiliye İran’ın mesajını teslim etmeyi planlıyordu” diyen Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi’nin açıklamaları.

Bu iddianın doğruluğunu farz edecek olursak sorulması gereken soru şu olmalı:

“Tahran’ın Süleymani aracılığıyla Riyad’a gönderdiği o mesaj neydi?”

İran Dışişleri Bakanlığı’na yakınlığıyla bilinen Iranian Diplomacy sitesinde geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir görüş yazısında Tahran ve Riyad arasında yaşanan çatışmanın çözümünün iki ülkenin nüfuz taksimi üzerinde anlaşmasından geçtiği öne sürülüyordu.

İran’ın füze gücü karşısında Suudi Arabistan’ın da servetini İran aleyhinde kışkırtmaya harcadığı belirtilen yazıda, bu kısır döngüden çıkmak için Tahran ve Riyad’ın bölgeyi aralarında paylaşmaları öneriliyor, istikrarın ancak bu şekilde sağlanabileceği iddia ediliyordu.

Hatta iki ülkenin bölgedeki nüfuzuyla ilgili bir takım oranlar verilmişti.

Örneğin, Yemen’de İran’ın nüfuzunun yüzde 10 ve Suudi Arabistan’ın nüfuzunun yüzde 90, Irak’ta ise tam tersinin geçerli olduğu; Suriye’de İran’ın nüfuzu yüzde 70 iken Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin nüfuzunun yüzde 30 olduğu, Pakistan ve Afganistan’da her iki ülkenin nüfuzunun eşit olduğu öne sürülüyordu.

Lübnan’ın tamamen Hizbullah’ın kontrolünde olmasına rağmen İran ve Suudi Arabistan tarafından birlikte yönetilmesinde bir sorun olmadığı kaydedilmişti.

Farsça yayınlanan o görüş yazısı, sosyal medyada Araplar arasında yayılmaya başlayınca siteden kaldırıldı.

Suudi Arabistan cephesinde bir süredir “İran mı daha çok tehlikeli, Türkiye mi?” tartışması yaşanıyor.

Son zamanlarda Türkiye’nin Suudi Arabistan için İran’a oranla çok daha tehlikeli olduğunu ve Türkiye’yi durdurmak için İran’la işbirliği yapılabileceğini savunanlar türedi.

Humeyni liderliğinde 1979’da gerçekleştirilen devrimden bu yana İran-Suudi Arabistan ilişkilerinde birçok gerilim yaşanırken iki ülke arasında suların durulduğu zamanlar da oldu.

Elimizdeki bilgiler sağlıklı bir istintaç için henüz yeterli değil.

Böylesine hassas bir dönemde Süleymani’nin taşıdığı mesajın ne olduğunu öğrenebilseydik gelişmeleri belki daha iyi analiz edebilirdik.