En önemli besin grubu ve en güçlü üretim potansiyeliyle yatırımcıya göz kırpan süt ürünleri sektörü nereye gidiyor?

Peki ya çiğ süt fiyatları!

Türkiye’nin dünya pazarında söz sahibi olmak istediği ancak yıllardır yaşanan problemlerle bir türlü istenilen seviyenin yakalanamadığı süt ve süt ürünleri sektöründe olupbitenlere mercek tutmak istiyorum.

Ulusal Süt Konseyi'nin 13 Ocak 2024 tarihinde yapılan yönetim kurulu toplantısında alınan çiğ süt tavsiye kararına göre 22 Ocak 2024 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere %3,6 yağ ve %3,2 protein içeriğine sahip çiğ inek sütü tavsiye satış fiyatı, üreticinin eline litre başına net geçecek şekilde (çiğ süt desteği hariç) 13,50 TL olarak belirlendi.

USK’nin çiğ süt tavsiye fiyatları yeni yılda bu şekilde uygulanacak. Ancak, Türkiye’de çiğ süt fiyatları üreticiyi memnun etmiyor.

Onca desteklemeye rağmen, tarımsal girdi maliyetlerinin artması, özellikle yem fiyatlarında yaşanan ani artışlar süt üreticilerini zor durumda bırakıyor.

Bu durum yıllar önce yaşanan sütlük hayvanların kesime gönderilmesi çaresizliğini hatırlatıyor.

Umarım böyle bir yanlışa düşülmez.

Ülke tarımını bu kısır döngüden kurtaracak radikal bir değişime ihtiyaç var.

Türkiye’de çiftçilerin, son zamanlardaki en büyük üretim maliyetleri ile yüzleşmek durumunda kaldıklarını göz ardı edemeyiz.

Bu gidişle gelecekte yaşanacak sıkıntılar kaçınılmaz olacak, bu sıkıntılara şimdiden dikkati çekmek istiyorum.

Süt üreticilerimiz son yılların en büyük kriziyle karşı karşıya…

Üretici süt fiyatları düşük, buna karşın yem fiyatları artmaya ve yüksek seviyede kalmaya devam ediyor.

Üreticilerin ekonomik gücünde yaşanan zayıflama ham madde alım gücüne olumsuz yansıyor.

Bilim adamları, süt sığırcılığında süt/yem paritesinin bire bir buçuk seviyesinin altına düşmemesi, iki civarında seyretmesi gerektiğini söylüyor.

Yani üreticimizin süt üretiminden para kazanabilmesi için 1 kilogram süt sattığında en az 1,5 kilogram yem alabilmesi gerekiyor. Ancak Türkiye’de süt üreticileri şu anda 1 kilo süte karşılık ancak 1 kilogram yem alabiliyor.

Yani üretici, ürettiği sütten para kazanamıyor. Üreticinin ürettiği sütten ağzı yanmak üzere!

Acilen destek olunması gerekiyor; kurtarıcı planlamalar yapılmalı ve acil eyleme geçilmeli.

Peki, bunu nasıl yapabiliriz?

İşe nereden başlamalıyız?

Şu an sütü kurtarırken önce ineğin kurtarılmasına çalışmalı, yani kasaba gitmesini önlemeliyiz. Çünkü, eğer ineği kurtaramazsak ineğin sahibi elden gidecektir. Şehirde işsiz kalanlara belki belediye bakar, yardım eder fakat kırsalda bunun anlamı “açlık”tır.

Bu amaçla neler yapabileceğini şöyle sıralamak mümkün.

Ahırlarda kullanılan elektrik fiyatlarında indirim yapılmalı.

Faiz oranlarının yüzde 45 seviyelerine ulaştığı Türkiye’de çiftçilere pozitif ayrımcılık yapılmalı. Çiftçilerin kredi borçları üç yıl faizsiz ertelenmeli ve yeni, uygun kredi kullanma imkânı sağlanmalı.

Türkiye’de süt sektöründe ihale sistemi etkili çalışmamaktadır. Mutlaka bunun üzerine gidilmeli, sisteme işlerlik kazandırılmalı.

Üretici fiyatları düştüğü hâlde tüketici fiyatlarının neden benzer bir değişim göstermediği sorgulanmalı. Tüketici dernekleri bu sayede üretici-tüketici arasındaki fiyat makasının açılmasını önlenmeye çalışmalı.

Süt üreticilerinin kooperatifleşmesi kurumsal olarak desteklenmeli.

Tarım ve Orman Bakanlığı, süt ürünleri üretiminde katkı maddelerinin kullanılmasını engellemeli; insan sağlığını tehdit eden bu tür üretimleri önlemeye yönelik gıda iş yerlerinin denetlenmesini sıklaştırmalı.

Dâhilde işleme rejimi kapsamında yapılan süt tozu ithalatı, toplum sağlığı açısından derhâl durdurulmalı.

Okul sütü programları, kurumsal yapıya kavuşturularak devlet politikası hâline getirilmeli ve sürekli uygulanmalı.

Sütte kalitenin olmazsa olmazlarından birisi soğutma tanklarıdır. Ortak soğutma tankı kurmak istendiğinde üreticinin karşısına çıkan bürokratik sıkıntılar giderilmelidir.

Son sözümüz ise üreticiye…

Üretici, ‘tüketicinin ödediği paranın ne kadarı benim elime geçiyor?’ diye kendi kendine sormalıdır; tüketicinin ödediği paradan daha yüksek pay almanın yolunun güçlü bir şekilde örgütlenmeden geçtiğini bilmeli, örgütüne sahip çıkmalı ve onun güçlenmesine destek vermelidir.