Bazı insanlara bir şeyleri anlatmak çok zor oluyor. Hatta zor dahi bunun yanında kolay kalıyor. Anlamak istemiyor, dinlemiyor, insafı, izanı ve doğru olanı duymaya tahammülü yok bazılarının. Hep o konuşsun da başkaları dinlesin, hep o anlatsın da başkaları anlasın ve hep ona tahammül edilsin istiyor.

Oysa ben çoğu zaman şunu soruyorum kendime “mecbur muyum?” Yani birilerini zorla dinlemeye ve bir an olsun kendimi, kendi derdimi anlatmaya fırsat bulamadan veya böyle bir fırsat dahi verilmeden başkasını anlamaya mecbur muyum? Hem böyleleri sadece dinleyeyim, anlayayım da istemiyor. Onun gibi düşüneyim, onun gibi inanayım, onun gibi bakayım ve hatta onun gibi olayım istiyor.

Vaktin birinde bir âlime talebelerinden biri sormuş;

– “Çok konuşana ne yaparsınız?”

– “Az dinlerim” demiş.

Tahammül başka sabır başkadır…

Tahammül etmekle, fiilin kendisiyle ya da kelimeyle hiçbir kavgam yok. Ama bazılarına karşı tahammül cidden çok zor oluyor. Tahammül kelimesi hamal ile aynı kökten, taşımak manasında yani. Fiili bu kalıba sokunca zorla yatırmak gibi bir anlam kazanıyor. Yani taşımak zorla taşıtmak oluyor. İşte tahammül tam da böyle. Ellerini kollarını tutup da zorla sırtına taşıyacağından fazlaca bir yük bindirilmiş gibi oluyor insan. Bu tür insanlara karşı benim hissettiğim şey tahammül etmek değil en fazla sabretmek oluyor. Ve tahammül ile sabır bambaşka şeyler.

İbrahim Tenekeci “İnsanı insan yapan tahammül ettiği şeylerdir” demiş. Üstadın sözünü yanlış bulmuyorum. Ama bazılarına tahammül etmek kendi gönlümüze, kendi içimize, kendimize ve derdimize ihanet etmiş olmak gibi geliyor bana. Ve beni ben yapanın tahammül ettiklerim değil de sabrettiklerim olduğuna inanıyorum ben. Zira bir kuytuda saklanıp sonra o saklandığı ininden her şey bittikten sonra çıkıp da bana, derdime, mukaddes saydıklarıma hatta gürültü edenlere tahammül etmiyorum. En fazla sabrediyorum ve bunu da yine bana o mukaddes saydıklarım yaptırıyor.

Üstadın naifliğini de nezaketini de anlıyorum ve gıpta ediyorum çoğu zaman ama bazen şöyle ağzını iyice doldurup da bazılarına “hadi lan oradan!” demek gerektiğini ya da birilerinin demesi gerektiğini düşünüyorum ben.

Son birkaç zamandır sadece ses çıkaran bazılarının bana hissettirdikleri aslında tam da bu. Zira adam vatan, millet, devlet mevzu olunca düşmandan daha hain ve daha kalleş olabiliyor. Ve böylelerine tahammül de sabır da edemiyorum ben.