ABD Başkanı’nın Ukrayna’ya Tomahawk füzeleri sevki için onay vermesi an meselesi.

Bu onay çıktığı anda, sahada Amerikan Tomahawk’ları ile Rus Novator füzeleri ilk kez karşı karşıya gelecek.

Bu, yalnızca bir savaş hamlesi değil, dünyanın yeni bir hesaplaşmaya sürüklenmesi anlamına gelir.

Kimse kendini kandırmasın; bu çatışma yalnız Washington’la Moskova arasında yaşanmayacak.

Ukrayna sahasında atılan her füze, Karadeniz’in, Doğu Akdeniz’in ve Türkiye’nin güvenlik haritasını doğrudan etkiliyor.

Haritada kırmızı çizgi çekilecekse, o çizgi bizim burnumuzun dibinden geçiyor.

Bugün ABD, Ukrayna’ya silah verirken yalnızca Kiev’i silahlandırmıyor;

aynı zamanda Rusya’yı çevreleyen bir NATO kuşağı kuruyor.

Ve o kuşağın merkezinde Türkiye var.

Bu nedenle Ankara, bu senaryoda “seyirci ülke” değil, denge kurucu devlet olmak zorundadır.

Türkiye’nin güvenliği ne Washington’un stratejik notlarında ne de Moskova’nın haritalarında tanımlanabilir.

Bu ülkenin güvenliği, Türk milletinin kendi bileği, kendi iradesi, kendi üretimiyle sağlanır.

Tomahawk’ların gölgesinde korkuya kapılacak bir millet değiliz biz.

Çünkü biz o füzeleri üretmeye mecbur bırakılan bir milletin çocuklarıyız. Bir zamanlar Kıbrıs Harekâtı sonrası ambargoyla nefessiz bırakılmak istendik, Alman tankları “izin” beklerken cephe hattında şehit verdik. Bugün o günlerin hesabını yerli tankla, yerli füze sistemleriyle, gökyüzünü yararak uçan KAAN’la, Akıncı’yla, Kızılelma’yla veriyoruz.

Türkiye artık kimsenin savaşında piyon değildir. Ne Batı’nın jandarması ne de Doğu’nun uzantısıyız. Türkiye, kendi savaşını da barışını da kendi yazar. Çünkü bu topraklar artık başkalarının füzelerinin menzili değil, bağımsızlığın ve caydırıcılığın merkezidir.

ABD onay verirse dünya yeni bir eşiğe girecek. Rusya sert karşılık verecek, Avrupa güvenlik dengesi çökecek, enerji hatları, ticaret yolları, diplomasinin tüm dengeleri altüst olacak. Ama Türkiye, her zamanki gibi dengeyi kuran, yönü tayin eden, oyunu değiştiren ülke olacaktır.

Bugün Tomahawk konuşuluyor ama yarın, kimin topraklarının denendiği, kimin iradesinin sınandığı konuşulacak. Ve Türkiye, o sınamayı yine alnının akıyla geçecek.

////

ÇÜRÜMÜŞ BİR DÜZENİN ADI: FUTBOL

Türkiye günlerdir utanılacak bir tabloyla çalkalanıyor.

Hakemlerin yönettikleri maçlara, futbolcuların oynadıkları maçlara bahis oynadığı ortaya çıktı.

Bu artık bir skandal değil..

Rezaletin kurumsallaşmış hali.

Adaletin sembolü olması gereken düdük, şimdi rantın sesi olmuş.

Sahada ter değil, hile dökülüyor.

Formanın onuru, kuponun bedeline satılmış. Bu sadece birkaç kirli ismin değil, tamamen çürümüş bir sistemin fotoğrafıdır.

Taraftar tribünde yüreğini ortaya koyarken oyun sahada değil, bahis sitelerinde oynanıyorsa, orada artık ne spor kalır, ne şeref.

Bu düzen yamayla, ceza kılıfıyla düzelmez. Sil baştan yıkılmalı.

Çünkü bu kokuşmuş düzenin üstüne yeni sayfa açılmaz; önce bu çamur temizlenmeden, top bile tertemiz dönmez.

Türk futbolu yeniden doğacaksa

kirli paranın değil, vicdanın kazandığı bir düzenle doğacaktır.

///

BATI’NIN ÖZGÜRLÜK DERSİ: ÇİFTE STANDART

Türkiye’de basın özgürlüğüne dair “2025 Freedom House” raporu yayınlandı. Rapora göre internet özgürlüğü gelişiyor olsa da sosyal medya paylaşımlarına verilen uzun cezalar ve erişim engelleri hâlâ sorun olarak gösteriliyor.

Batı’nın Türkiye’ye özgürlük dersi vermesi artık inandırıcılığını yitirdi.

Aynı rapor, Avrupa’da gazetecilere getirilen yayın yasaklarını,

Fransa’da sosyal medya içeriklerinin devlet eliyle kaldırılmasını,

ABD’de “ulusal güvenlik” bahanesiyle binlerce hesabın kapatılmasını görmezden geliyor.

Türkiye kendi hukukunu uygularsa “baskı”, Batı yaparsa “güvenlik önlemi” sayılıyor. Bu artık ölçüm değil, politik manipülasyondur.

Türkiye sansürün değil, egemenliğin ülkesidir. Bu topraklarda özgürlüğün sınırını Washington değil, Ankara çizer.