Bu vatan, yedi düvelin göz diktiği bu cennet vatan, hani askerinin ayağına postal alamayacak kadar ekonomik çöküntü içinde olan Yunanistan’ın girdiği Avrupa Birliği’ne kat be kat güçlü ekonomisine rağmen alınmayan bu vatan, parçalayıcı değil bütünleştirici, bölücü değil birleştirici, ötekileştiren değil kucaklayıcı olmayı bilenlerindir!

Türkiye’nin neden Avrupa Birliği’ne alınmadığının apaçık gerekçesini izliyoruz son günlerde “kur eylemleriyle”…

Eğer, AB’ye alınmış olsaydık, nasıl “euro” sopasını aba altından gösterecek, “dolar”ı ekonomik silah olarak kullanacaklardı?

Bu cennet vatanda gözleri olanlar biliyorlar; kalbi vatan aşkı ile atan, hürriyet sevdalısı Türk milletinin karşısına mertçe çıkamayacaklarını…

Bunu 15 Temmuz’da anladıklarından beridir aba altından sopa göstererek, içerideki ayaklanmaya teşne ayakçıların kulaklarına fısıldayarak kaos oluşturmayı tercih ediyorlar.

Madem hal böyle, öyleyse “Bu vatan kimin?” sorusunu sormaya devam edelim:

Bu vatan, atalarından miras bir kabulle camilerin, kiliselerin, katedrallerin, sinagogların bu coğrafyada tarihler boyu aynı gökyüzünü paylaşmasından ibret devşirip yan yana durmayı başaranlarındır!

Bu vatan, hiç esaret görmemiş geçmişini bir kompleks gibi utanarak yoka sayanların değil, hürriyetin bedelini ödemenin dik duruşuyla bayrağının gökyüzünde salınmasından onur duyanlarındır!

Bu vatan küçük resimle yetinip, büyük resmi görme yetisine sahip olmadığından başkalarının aklıyla harekete geçmeyi demokrasi sananların değil, kendisine sunulmuş imkanlar çerçevesinde kendi öngörüsüyle fikrini özgürce ifade edebilenlerindir!

Bu vatan, üniversitelere yerleştirilmiş ayak takımının kışkırtmalarını marjinal tercihe sayarak ayaklanmayı kendine yakıştıranların değil, zekâsı ile dirayet göstererek gelecek ufuklara yatırım yapacak, müreffeh zamanların aktörü olacak gençlerindir!

Bu vatan, 20 yıl önce çökmüş bir sistemi (Komünizm) partisine tabela yapan gerici akılların çağrısına kulak kesilenlerin değil, milletin birlikteliğine zeval gelmesin diye başını iki elinin arasına alıp düşünmeyi bilenlerindir!

Bu vatan, iyi günde pervasız, kötü günde yan çizenlerin değil, yaşadığı toprakları vatan bilenlerindir!

Bu vatan, kışkırtıcı, ayaklandırıcı, kaos ortamı oluşturucu, yıkıcı, talan edici zihinler tarafından maşa gibi kullanılmayı kabul edenlerin değil, hep birlikte, sağduyulu bir çözüm üretme çabasıyla yanıp tutuşan, gerekirse elini taşın altına koyanlarındır!

Bu vatan, kapitalizmin temel prensipleri arasında yer alan “risk” payını gözetmeksizin, her dar vakitte hadsizlikle sokakları dolduranların değil, hürriyet aşkıyla, işgal girişiminde abdestini alıp ölümüne meydanlara çıkanlarındır!

Bu vatanda, bir vakitler; kardeşi kardeşe kırdıran sağ-sol anarşisiyle, şaibeli ölümler, faili meçhul cinayetlerle ürkütülmeye çalışıldığını, başarılı olamayınca terörle yıldırma projesinin uygulandığını, patates-soğan atraksiyonu ile seçimlere müdahale edildiğini, gezi olaylarında üç ağaç ile günlerce şov yapıldığını unutmayalım.

Bu vatan, taşıyla toprağıyla, nehirleri, dağlarıyla, üç tarafını kuşatmış denizleriyle, iklimiyle, mükemmel bir armağandır! Ona sahip çıkalım!

Teknolojinin ilerlediği son çeyrek asırda, yüreksizce uzaktan kumanda ile yönetilmeyi tercih etmek yerine jeopolitik konumumuzun farkına vararak, sahip olduğumuz dirayetle, metanetle sağduyulu bir yol izlememiz gerektiğini birbirimize hatırlatalım!

Bu vatan, yukarıda değinebildiğim “değil”lerin değilini benimsemiş herkesindir! Hepimizindir!

Değilse, evet, insanın aklı ve kalbi ipotekli değilse iyi gün dostluğunun değil, kötü günde omuz omuza durmanın vatanperverlik olduğunu bilenler bu vatanı kimselere yâr etmeyecek, üzerinde tepinmelerine izin verilmeyecektir!