Son günlerin en fazla tartışılan konusu, CHP’nin Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen’in bir milyon iki yüz bin TL (1.200.000 TL) olan bir aylık iletişim faturası oldu malumunuz üzere… Bu konuda yazmayacaktım ama sayın milletvekilindeki pişkinliğini, partisinin tavrını ve hükûmet cephesinde küçük bir hata bulunca abarttıkça abartan, bulamayınca iftira ve çamur atanların sessizliğini görünce yazmaya karar verdim.

Bu nasıl bir faturadır, bir insan nasıl böyle bir aymazlık içinde bulunabilir.

Allah’ın on pulunu bekleyedursun on kul,

Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul!…

Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa

Yaşasın kefenimin kefili, karaborsa!..

demiş ya üstad Necip Fazıl… Bu hanım milletvekilimiz de tüm Türkiye’nin iletişim hakkını tek başına kullanmış. Biz millet olarak iletişimden anlamayız zaten, o da iletişim hakkımızı bizim yerimize kullanmış.

Yarıyıl tatili vesilesiyle memleketim Adana’daydım. Sordum kaç kişiye mektup ulaşmış diye… O kadar kişiye sordum akrabalarımdan bir teyzemin oğlu ve hanımına ulaşmış aynı mektuptan birer tane, başka da gören yok!.. Sonuçlar böyle olunca şairin şu dörtlüğü buraya tam uyuyor:

Her nere gidersen eyle talanı

Öyle yap ki ağlatasın güleni,

Bir saatte söyle yüz bin yalanı,

El, bir doğru söz söylerse inanma

Hanım milletvekilimiz, Ahmet Hakan’ın sorularını cevapladı. Hoş ortada düzgün soru ve ona uygun cevap yoktu ya!.. Ben kötü bir şey yapmadım, deyip durdu. Adana’nın Feke, Saimbeyli, Tufanbeyli ilçelerinden bahsetti; oradaki insanlara ulaştığını söylemeye çalıştı. Ben baba ocağı Feke’de idim. Ne mektup ne selem alan var sayın milletvekilinden, ne de tanıyan var oralarda. Bu üç ilçe sadece muhalefet partilerinden değil, iktidar partisinden de yıllarca doğru düzgün hizmet almıyor. Buradaki insanlar, vatanına milletine bağlı olduğu için “Devlet bize bakmir!” diye isyan edip için de kimse o bölgelerden haberdar değil. Bu milletvekilimiz de sadece zor durumda kaldığında hatırlıyor bu dağ ilçelerini, yoksa Kozan’dan ilerisini bilen hizmet götürmeye çalışan siyasimiz pek yok!..

Şu berbat dünyada delicesine

Gülmemiz kötü şeydir emmioğlu

Kaç vicdan eğilmez para sesine

Bilmemiz kötü şeydir emmioğlu

demiş Abdurrahim Karakoç üstadımız. O bölgenin makus talihi de para karşısında eğilen, hizmet üretmeyen siyasetçileri maalesef!..

CHP ise toplum baskısından dolayı güya tepki verdi olaya. Milletvekilinin divan üyeliğinden istifasını istediler. Ya bize ne divan üyenizin kim olduğundan!.. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yediniz, bununla ilgili ne yapıyorsunuz? Kocaman bir hiç!.. Parti olarak biz ödüyoruz bile diyemediler!..

Dağlar bırakılmış, vadide kurtlar;

Devlet kesesinden şişmiş avurtlar.

Tavuk caka satar, horoz yumurtlar,

Kendi işin yapan kul bulamadım.

demiş şairimiz. Ne kadar da doğru söylemiş.

Tevfik Fikret şöyle demiş:

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Ama biz milletin parasını yedirmemek, yiyenlerin burnundan fitil fitil getirmek için elimizden geleni yapmalıyız.

Millet parasından verdirme parsa;

Edirne’den Van’a, Muğla’dan Kars’a

Nerede sahte bir kahraman varsa

Bir resmine bir de şanına tükür.