Referandumu oraya buraya çekmenin manası yok. Parlamenter rejim Türkiye’de yönetim istikrarsızlıklarına ve krizlere yol açmıştır. Ekonomik, sosyal ve siyasal olarak bu krizlerin bedeli çok ağır olmuştur. 21. yüzyıl hızlı ve etkin kararlar alabilen güçlü bir yönetimi gerektirmektedir.

Siyasi geleneğimiz aslında başkanlık sistemine yabancı değil. İmparatorluk geleneğinden gelen toplumumuzda başkanlık, toplumsal parçalanmışlığı giderecek, devlet millet kaynaşmasını sağlayacak bir kurum olacak. M. Kemal, İnönü, Menderes ve Özal dönemlerinde başkanlık benzeri yönetimler hâkim oldu. Bu dönemler diktatörlük tehlikesine yol açmadı. Bu nedenle diktatörlük lafları siyaset üretemeyen akılların milleti kandırma yoluna başvurmasıdır.

Latin Amerika ülkeleri Türkiye için örnek olarak verilmektedir. Bu doğru değil, çünkü bunlar hem tarihsel-toplumsal olarak farklılık taşır hem de uzun bir sömürge geçmişleri var. Türkiye hâlihazırda yarı-başkanlığa yakın bir yerde durmakta. Bununla birlikte bir sistem değişikliğine gidilerek reformlar tamamlanacak. Vesayet anlayışı sona erdirilmeli, demokrasi oturmalı, bürokrasinin ve ülkenin yapısal sorunları çözülmelidir. Bu referandum tüm bunlara evet veya hayır denecektir. Tartışmayı başka alanlara taşımak, milletimize de iyilik etmek değildir. Akılları karıştırmanın da manası yoktur.

Son 15 yılda siyasi istikrarın ulusal kalkınmada çok önemli etkisi oldu. Savunma sanayiinde, ulaştırmada, sağlıkta, eğitimde Türkiye çağ atladı. Bu nedenle istikrar getirecek en iyi model olarak başkanlık sistemine Evet…

Türkiye’de parlamenter rejimin uygulandığı son 60 yıllık süre zarfında Menderes, Özal ve Erdoğan dönemleri istikrarlı olsa da, bunların arasındaki dönemlerde gelişmeyi ve kalkınmayı engelleyen hükümet krizleri ve ağır bunalımlar yaşandı. Cumhuriyet’in 93. yılında 65 hükümetin kurulması bu istikrarsızlık ve krizlerin göstergesidir. Başkanlık sisteminin diktatörlüğü çağrıştırdığı boş laftan ibarettir. Çünkü parlamenter rejimde yasama çoğunluğuna sahip bir başbakan başkandan daha güçlü hale gelmektedir. Başkanlık sisteminde ise yasama ile yürütme arasında daha dengeli bir ilişki söz konusudur. Başkanlık sisteminde güven oylaması, koalisyon ve hükümet krizi gibi sorunlar yaşanmayacak. Çünkü Başkan güvenoyunu direk milli iradeden, halktan alacak.

Dünyadaki demokratik ülkelerde parlamenter rejim daha yaygın olarak uygulansa da, özellikle Afrika’daki bazı ülkelerin parlamenter rejimden başkanlık ya da yarı-başkanlık rejimine doğru kaydıkları gözlenmekte. Bunun en önemli sebebi parlamenter rejimin bünyesinde taşıdığı hükümet istikrarsızlığı sorunudur. Bu tür istikrarsızlıklarla mücadele eden ülkelerde başkanlık sistemi başkanın sabit bir süre için seçilmesi ve parlamentonun güvenoyuna muhtaç olmaması nedeniyle cazip görünmekte.

Referandumda yukarıdaki sistem değişikliğinin oylayacağız. Adı da başkanlık olmayacak çünkü Cumhurbaşkanlığı sistemine Türk tipi başkanlık da diyebiliriz. Bu mesele Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan meselesi de değildir. Erdoğan’ın 15 yıllık siyasetini görmeye çalışan herkes görür ki, hiçbir dönemde kişisel talep ve istekleri olmamıştır. Erdoğan’ın tek derdi ülkesine olan sevdası ve yaptığı hizmetlerle Allah’ın rızasını alma arzusudur. Müslüman milletin Erdoğan’a biat’ı işte bundandır…