Türkiye’nin 2. Kurtuluş Savaşı olan 15 Temmuz Destanının 1. yılına girerken tüm şer odaklarının bir araya gelmesi elbette tesadüf değil. Bu şer odakları adalet yürüyüşü safsatalıklarıyla birlikte tüm dikkatleri üstlerinde toplayarak şanlı 15 Temmuz Destanımıza gölge düşürmeye çalışmaktadırlar. 15 Temmuz Destanı Türkiye açısından birçok konuda resetlemedir. 15 Temmuz’un belki de bu yönü Türkiye’deki şer odaklarını artık her şeyin mubah sayıldığı bir düşmanlığa doğru itmektedir. Bunları, yer yer ajanlıkla yer yer adalet yürüyüşleriyle yer yer de darbelerle birlikte yapmaya çalışacaklardır. Burada öncelikli olarak Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a sempatisi olanlara karşı bir algı yaratılmaya çalışılacaktır. ”Erdoğan önce şöyleydi, şimdi böyle” gibi algılar oluşturulmaya başlanacaktır. 2002’den beri Türkiye’nin gündemi dinamik bir süreç içerisinden geçmektedir. Dinamik süreçte ancak dinamik davranarak ayakta durabilirsin. Örnek vermek gerekirse:

1900’ler M.Kemal; Muhalif, rejim karşıtı, hürriyet diye bağıranlar arasında,

1910’lar M.Kemal; Saraya damat, kabineye savunma bakanı olma peşinde,

1920’ler M.Kemal; Muhalefeti, sarayı sildi. Kendi devrimlerini uyguladı,

1930’lar M.Kemal; Artık doğan herkes onu omnipotent yani her şeye kadir sanıyorlardı.

15 Temmuz Recep Tayyip Erdoğan’a, M.Kemal’in büyük taarruzla kazandığı resetleme hakkını doğurdu. Bunu yapıp, aynı kurtuluş savaşındaki gibi Türkiye düşmanlarını püskürterek, Türkiye’yi yeniden inşa edecek.

15 Temmuz’da Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı pusuya düşürüp silahı başına dayadılar. Ölüme mütevekkildi ama ”Öldüremezseniz, sizi…” dedi. Ne dediyse bu noktaları öyle dolduracak. ”Erdoğan değişti” algısı üzerinden gidecek olurlarsa aynen bunu böyle aktarırsın. Arkalarına bakmadan giderler. Bu resetleme ile birlikte devlet kadrolarının değiştiğini, değişeceğini dile getiriyorlar. Elbet değişecek ne bekliyordunuz. Türkiye düşmanları teröristler mi bu kadrolarda kalmaya devam edecek. Bu konuda Türkiye hiç olmadığı kadar adaletlidir, 15 Temmuz sonrasında Fetö’nün ortaya çıkarılmasından sonra tabi ki. CHP kadrolaştığını açık açık dile getirirken nerdeydiniz diye sorun. Örneğin, Eski CHP’li adalet bakanı Mehmet Moğultay’ın konuşmasını gösterin. Şöyle ki: “Sayın Seyfi Oktay (eski CHP’li adalet bakanı) zamanında 2 bin civarında hakim alındı, benim dönemimde 1000 hakim alındı, 3 bin hakim aldık. Bunları MHP’den mi alacaktık, olur mu öyle şey. Bu örgüte kadro vermeyecekler kime verecekler.” Bu sadece en basiti ve birincisi. Daha bunun gibi birçok açıklamaları var CHP’li yöneticilerin.

Orduda, akademide, ekonomide, medyada…hala toplumda azınlıkta olanların ezici ağırlığı söz konusu. Ama yine de ”adalet” için yürüyorlar. CHP için ”adalet” Türkiye’nin tekrardan Kemalizm tarafından yönetilmesidir. Fakiri zengine, dindarı laike, Kürdü Türk’e kırdıran CHP mi bu ülkeye ”adalet”i getirecek ?