Değerli dostlar, değerli okuyucular!

Bizde “Fincanı taştan oyarlar”

diye bir türkü sözü vardır.

Barzani’nin yanında getirdiği korumalarına, Sn Devlet Bahçeli’ye söylediği boyundan büyük sözlere karşılık hatırlatmak isterim kendisine, fincanı taştan oyarlar Mesut Barzani!

Kerameti kendinden sanan Barzani!

Sn. Bahçeli barış ve kardeşlik meşalesini yakmışken, bu meşalenin ışığına dayanamayıp gözleri ve aklı kamaşmış Barzani! Onca mucizeye rağmen Firavun gibi hidayetten nasibini alamamış Barzani!

İşte bu Barzani’nin boyundan büyük sözlerinin kaynağını biliyoruz, hatırlatayım size değerli okuyucular.

Bölgeyi kendi çıkarlarına göre şekillendirmeyi alışkanlık hâline getiren dış güçlerin, özellikle de Amerikan güvenlik çevrelerinin, yıllardır Kuzey Irak’ta kurduğu mimarinin baş aktörlerinden biri Barzani’dir. 1991’den bu yana ABD’nin bölgeye yerleştirdiği güvenlik düzeni içinde KDP’nin “özel muhatap” olarak öne çıkması, Washington’ın çeşitli planlarında Barzani yönetimine kritik roller vermesi ve bu temasların açık kaynak analizlerine sürekli olarak yansıması elbette tesadüf değildir. Bugün Barzani’nin zaman zaman Türkiye yerine dış akılların telkinlerine kulak kabartması, işte bu geçmiş ilişkilerin ne kadar derin olduğunu gösteren bir gerçektir.

Türkiye ise tüm bu ilişki ağlarını bilmesine rağmen devlet aklının gereği olarak Barzani ile tamamen köprüleri atmamış; sadece PKK’ya karşı ortaya çıkan zorunlu stratejik kesişim alanlarını yönetmiştir. Ama kimse unutmasın: Bu işbirliği, dostluk ya da gönül birlikteliği değildir; Türkiye’nin menfaati gereği kontrollü bir tahammül ilişkisidir.

Tam da bu yüzden Barzani’nin son günlerde Türkiye’ye ve özellikle Devlet Bahçeli’ye yönelik sarf ettiği kaba, nezaketsiz ve gerçeklikle bağdaşmayan sözler, önce kendisini küçük düşürür. “Kuzu postu giymiş bozkurt” şeklindeki ifadesi ise cahilce bir çıkış olmanın ötesinde kimin gölgesinde şekillendiğini açıkça ele verir. Mesut Barzani,

Allah hidayet versin; biz seni en azından bölgede barışa meyilli, PKK’ya karşı dirayetli bir aktör sanıyorduk… Meğer hâlâ kimlerin fısıltısıyla hareket ettiğini saklayabildiğini sanıyorsun.

Barzani dün neydi, bugün ne oldu?

Biz unutmadık.

Irak Türkmenlerinin yıllarca maruz kaldığı siyasi baskılar, kimlik daralmaları, nüfusa ve kültüre yönelik tahammülsüzlükler hafızalarımızda canlı duruyor. Bu defter kapanmadı; sadece Türkiye’nin bölgesel menfaatleri gereği rafa kaldırıldı. PKK’ya karşı attığın birkaç adım ise o defteri kapatmaya yetmez; sadece tozunu alır.

Bugün Türkiye ile kurduğun her temas PKK’yı zayıflatıyor,

Türkiye’den uzaklaştığın her söz Kandil’i sevindiriyor.

Bu gerçeği senden daha iyi kimse bilemezken,

Türkiye’yi iç siyasette oy malzemesi yapmaya kalkman siyasi acemilik değil, kendi ayağına sıkan bir yanlıştır.

Bu sırada Bese Hozat’ın Fransa basınına verdiği röportajdaki utanmaz “özgürlük savaşçısıyız” palavrası, PKK’nın içine düştüğü paniği daha da görünür kılıyor. Çünkü Türkiye terörle mücadelede en kritik eşiğe gelmişken Bahçeli’nin “terörsüz Türkiye” vizyonu hem Kandil’i hem de Kandil’e göre pozisyon almaya çalışan tüm çevreleri titretiyor. PKK’nın Kürtlere verdiği 40 yıllık zarar ortadayken, örgütün hâlâ özgürlük iddiasına sarılması ne kadar utanmazlıksa Barzani’nin Türkiye’ye laf yetiştirmesi de aynı zincirin başka bir halkasıdır.

Barzani şunu unutmamalıdır:

Türkiye kimseye mecbur değildir.

Türk devleti kimsenin tehdit diline boyun eğmez.

Bizim için stratejik işbirliği bir lütuf değil, sadece geçici bir zorunluluktur.

Bölgenin gerçek gücü Türkiye’dir; istikrarın garantisi de Türkiye’dir.

PKK’nın karşısında tutunma sebebin biziz.

Ekonomik nefes borun biziz.

Bölgesel meşruiyetinin dayanağı yine biziz.

Barzani, unutma:

Biz seni dostluk defterine yazmadık; devlet aklının gereği olarak stratejik bir zaruretin satır aralarına yerleştirdik.

O satırları senin sözlerinle karalayıp yırtma çabasına girersen, bunun sonuçlarını da sen yaşarsın.

Türkiye kimseyi yok etmek için değil, denge kurmak için masadadır.

Ama dengeyi bozmaya kalkana da gereken cevabı verir; hem de kimsenin açıklamaya cesaret edemediği bir şekilde verir.

Bu coğrafyada bugün nefes alabiliyorsan bunda Türkiye’nin payı büyüktür.

Seninle kurduğumuz ilişki tahammül ilişkisidir, sadakat değil.

O tahammülü zorlamaya devam edersen, yarın tutunacak bir dal bulamayacağını en iyi sen bilirsin.

Değerli dostlar, Barzani’ye söyleyeceklerim bu kadar.

Yazımın son sözü ise değişmez,

Allah vatana millete zeval vermesin.

Vesselam.