Herkes kameraya değil, hayal gücüne mahkûm artık. Yapay zekâ yönetmeni öldürmez. İçi boş “yönetmensileri” öldürür.
Sinemada yeni bir panik var. “Yapay zekâ meslekleri bitirecek, oyuncuları işsiz bırakacak, setleri yok edecek.” Bu söylem, tarihin her teknolojik sıçramasında karşımıza çıkan o bildik refleks. Ama kimse bir şeyi sormuyor: Bu teknoloji gerçekten sinemayı mı bitiriyor, yoksa ilk kez herkese eşit bir başlangıç çizgisi mi sunuyor? Ben ikinci seçeneğin ağır bastığını düşünüyorum. Zira artık büyük prodüksiyon çağı bitti, büyük fikir çağı başlıyor.
Uzun yıllar boyunca sinema bütçenin sanatıydı. Kamerası güçlü olan, seti büyük olan, ışığı parlak olan konuşurdu. Yetenekli bir genç, cebindeki fikirle hiçbir kapıyı açamazdı. Bunun sebebi karşısında milyon dolarlık duvarların olmasıydı. Bugün o duvarlar kalkıyor. Artık bir bilimkurgu dünyası oluşturmak için stüdyo kiralaman gerekmiyor. İhtiyacın olan şey İyi bir fikir ve yapay zekaya vereceğin doğru komutlar
“Yarın herkes Christopher Nolan gibi film çekecek.” Evet, çekebilir. Ama kimse Nolan gibi düşünemeyecek. Bu ikisi arasındaki dev uçurum, sinemanın aslında hiçbir zaman teknik bir iş olmadığını yeniden hatırlatıyor. Kamera, lens, set, ekipman… Bunların hepsi bir noktaya kadar yönetmenliği taşır. Ama bir planın neden orada olduğunu, bir bakışın ne kadar sürmesi gerektiğini, bir sessizliğin neyi anlattığını yine insan belirleyecek.
Yeni dönemin en çarpıcı yanı şu: Artık kameranın nereye konduğundan çok, neden oraya konduğu önemli. Bir zamanlar aylar süren ön hazırlıklar, pahalı ekipmanlar, kalabalık setler gerekiyordu. Bugün bir gencin kendi odasında, üç cümlelik bir fikrin peşinden giderek dev bir hikâye oluşturması mümkün.
Yapay zekâ, sinema tarihinde ilk kez gerçek bir demokrasi oluşturuyor. Artık sadece büyük şehirlerde yetişmiş, stüdyolara yakın duran gençlerin değil, Anadolu’da bir kasabada yaşayan, cebinde ekipman parası olmayan bir çocuğun da şansı var. Bir fikir Hakkâri’de doğabilir. Bir yönetmen Mardin’den çıkabilir. Tek tuşla, tek ekranda, doğru bir komut ile… Sinemanın altın çağı belki de yüksek bütçeli filmlerin değil, sesini bulmaya çalışan gençlerin çağı olacak.
Bunca tartışmanın ardından geriye şu cümle kalıyor: Yapay zekâ sinemayı öldürmüyor, sinemanın ruhunu hatırlatıyor. Bu çağ, tükenişin değil, fikri olanın yükselişinin çağı. O yüzden korku yersiz, panik gereksiz. Tabi eğer kendini olduğundan büyük gösteren, içi boş, lobicilikle ayakta durabilen, yeteneksizliğini, sırtını dayadığı ekibiyle örtmeye çalışan “yönetmensilerden” değilseniz.