Bir koro var:

Ayasofya’nın yeniden camiye çevrilmesi Rusya ve Batılı dostlarımızla aramızı açar.

Papa, pazar ayininde yüzünü İstanbul’a çevirerek “Ayasofya’yı düşünüyorum gözlerim kapalı. Önce hafiften bir ezan sesi geliyor. Sonra içime bir acı çöküyor” mealinde bir şeyler söylemiş. Hristiyan dostlarla kapışırız, Allah korusun.

Amerika derin endişe içinde. Türkiye’de olup biteni takip ediyor. Şey diyorlar: “Ayasofya’nın müze olarak da kalabilmesi için Ankara’nın atacağı adımları merakla bekliyoruz.”

Almanlar, modern Türkiye’nin yön değiştirdiğini söylüyor, eyvahlar olsun! Türkiye Başkanı’nın sınırı aştığını belirtiyorlar. Ne yapacağız şimdi…

Hanımefendiler ve beyefendiler!

Merak buyurmayınız, hiçbir şey olmayacak.

Dünya bugüne kadar kocaman bir gazoz şişesiydi. Gazı kaçtı. Artık sadece şeker tadında. Kıyamete doğru rahvan adımlarla gidiyor.

Hem neden bu kadar üzülüyorsunuz!

Neden bu ülke ayağa kalkınca telaşa kapılıyorsunuz?

Neden Türkiye tam bağımsız olacak diye ödünüz kopuyor?

Koca Fatih, Ayasofya’yı fethin sembolü ve kılıç hakkı olarak camiye çevirdi diye kıyamet kopmuş mu?

Kim ona hesap sorabilmiş?

Siz neden zaten müzeye çevrilmiş olan bu ulu mabed aslına dönüyor diye karalar bağlayıp dövünüyorsunuz?

Bakınız…

Bugün 15 Temmuz hain darbe girişiminin dördüncü yıldönümü.

Bu büyük millet, dışarıda pişirilip içeriye servis edilen…

Ama koca servis tabağının içindeki darbe çorbası başından aşağı dökülen bir ihanet şebekesine öyle bir sille vurdu ki…

Bizim asıl konuşmamız gereken mesele bu…

Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesi tarihi bir hadise.

Evet ama…

Zaten olması gereken oldu.

Ayasofya müze olarak kalsın…

Hatta diyalogcular başarılı (!) bir darbe yapsın da yeniden kiliseye dönüştürülsün diye planlanmış bir ameliyattı 15 Temmuz…

Korkmayalım ve tarih araştırmacılarının kare kare tespit ettiği hakikatlere yüzümüzü dönelim. Osmanlı mirası topraklarda bulunan kaç cami, kervansaray, han, hamam ve sur yakıldı, yıkıldı, tahrip edildi?

Kaç cami ahır, bar, pavyon, genelev, meyhane olarak kullanıldı ya da kullanılıyor?

Önce bütün bunları bilerek Ayasofya’yı konuşmaya başlarsak doğru bir zeminde ilerleyebiliriz.

“Efendim, onlar öyle yaptı diye” başlayan ahmakça cümle girizgâhlarına hiç ama hiç prim vermeden…

Tamamen tarihi gerçekler ve olgular üzerinden Ayasofya’ya bakmamız icap ediyor.

Tarihselciler ile tarihsicilerin tartışmalarından da uzak durarak yapmalıyız bunu…

Ucuz, pespaye, alçak, hain, şeref ve basiret yoksunu birtakım zevatın tahrik ipine takılmadan…

85 yıldır herkesin tartıştığı ama çözmek için kimsenin risk almadığı, cesaret edemediği bir düğümden kurtulduk diye sevineceği yerde…

Ayasofya’yı müzeye dönüştüren CHP’nin bugünkü sözcüsü diyor ki: “Bedelini milletimizin ödeyeceği bir hukuki garabete neden oldunuz. Bu kararlar yıkılmış Osmanlının hukukuna dayanarak Cumhuriyet’in hukukunu yok saydı.”

Aynı partinin İstanbul Cumhurbaşkanı (!) diyor ki: “Bu değişiklik milyonlarca işsizin derdine derman olacaksa ben bu kararın sonuna kadar arkasındayım.”

Bunlar, 15 Temmuz hain darbe girişimine ‘tiyatro’ demişlerdi, hatırlayın.

İzmir’e özel bayrak ve para istemişlerdi.

Marmaray’ı Ecevit’in yaptığını iddia etmişlerdi.

Başörtüsü yasağını Kılıçdaroğlu’nun kaldırdığını söylemişlerdi.

Ayasofya’da ezan okunmasını Atatürk’e borçlu olduğumuzu filan sayıklamışlardı.

Anlamak çok zor değil…

Küresel sömürü odakları şaşkın, onların ‘yerli’ uzantıları da…

Çünkü Türkiye artık -gerçekten- Ankara’dan yönetiliyor.

Hristiyan emperyalizmi filan sökmüyor…

O yüzden oturup sakince tefekkür edelim:

İşgal kuvvetlerinin, Birinci Dünya Savaşı sırasında neden ilk önce Ayasofya’yı kiliseye çevirmek istediklerini…

Kiliseye çeviremedikleri Ayasofya’yı nasıl 1934’te müzeye dönüştürttüklerini…

1952’de Yunan Akropolis gazetesinin “Ayasofya’nın müze yapılması kilise yapılması yolunda ilk adımdır” manşetini neden attığını…

Dahası…

Şayet 15 Temmuz’da kurdukları zemberek takılmasa…

Yani darbe girişimi başarılı olsa idi bugün Ayasofya Camii yerine Ayasofya Kilisesi’ni tartışıyor olacaktık.

Bunları düşünelim…