Societe Generale Londra Şubesi Türkiye’de gelecek yıl için faiz ve enflasyon tahminlerini açıkladı. Yılın ilk çeyreğinde aylık enflasyon rakamlarının yüzde 1,5-1,7 aralığına düşmesini bekleyen kurum faizlerde de kademeli şekilde aşağı yön bekliyor. TCMB’nin 2026’da TÜFE hedeflemesi yüzde 16 olurken farklı kurumlar daha yüksek rakamlarda enflasyon tahmini öne çıkarıyorlar. Finansbank ve Garanti BBVA gibi ulusal bazlı enflasyon tahmini açıklayan kurumların yanı sıra IMF, JP Morgan, Deutsche Bank ve OECD gibi uluslararası finans kurumları da Türk ekonomisi için tahminlerde bulunuyor. Haziran 2023’te başlayan ve günümüze kadar devam eden rasyonel ekonomi politikalarına geri dönüş beraberinde enflasyon rakamlarının düşüşünü getirdi. IMF yaşanan dönüşümü olumlu şekilde değerlendirirken ulusal düzeyde eleştiriler meydana geldi. Çift haneli bir enflasyonun 3 yıl vadeli şekilde düşürülmesi ve normalleşmenin sağlanması genel iktisadi yaklaşımlarında kabul görür. Yapılan araştırmalarda benzer sonuç çıktılarına dikkat çeker. Ancak temelde fiyat istikrarı olgusu kolay sağlanan bir mesele değildir. Hem toplum hem de kamu tarafından ciddi kesintilerin yapılması sonrası fiyat istikrarı sağlanır. Türkiye için fiyat istikrarı olgusu ise henüz sağlanabilmiş değil. Yapılan ulusal ve uluslararası tahminlerde benzer yönde bir gidişin olduğuna işaret ediyor.

IMF’nin gelecek yılki enflasyon tahmini TCMB hedeflerinin üzerinde yer alıyor. Mevcut durum diğer uluslararası kurumların TÜFE tahminleri için de geçerli. Diğer taraftan piyasa katılımcılarının 2026 yılı enflasyon beklentisi TCMB’nin beklentilerinin üzerinde yer alıyor. IMF’nin gelecek yıl için enflasyon tahmini yüzde 21 olurken bu yıl yüzde 31’lik sene sonu enflasyon beklentisi bulunuyor. Yüzde 20’nin altında enflasyon beklentisi açıklayan kurumlara bakıldığında henüz TCMB’nin tahminlerine yakınsayan bir kurum yer almıyor. İlerleyen aylarda TÜFE rakamlarının baz etkisiyle yüzde 20’lere düşeceği ve yıl boyunca benzer rakamlarda kalması uluslararası kuruluşlar tarafından vurgulanıyor. Buradan hareketle enflasyonla mücadelede farklı önlemlerin alınması gerekliliği öne çıkıyor. Para ve maliye politikaları üzerinden yapılan mücadelenin yapısal reformlarla desteklenmesi bir çözüm yolu olabilir. 2026 kamu bütçesinin 2025’e göre yüzde 25’ten fazla arttığı bir süreçte enflasyonun yüzde 20’nin altına inmesi pek mümkün değil. Para politikasıyla talebin dizginlenmesi toplum üzerinde olumlu etki yarattı. Ancak aynı etkiyi kamu harcamaları tarafından yeterince görmüş değiliz.

2023’ün sonunda kamuda toplam istihdam 5,175 milyon civarı idi. 2025’in üçüncü çeyreğinde toplam kamu istihdamı 5,325 milyona yaklaştı. Kamu son iki yıllık süreçte 150 binden fazla istihdam artışı sağladı. Geçmiş yıllara kıyasla kamudaki istihdamın yavaşladığı ancak hala artmaya devam ettiği görülüyor. 2024-2026 dönemi için kamu harcamalarına bakıldığında da benzer bir artış eğilimi gözlemleniyor. 2024’te kamunun giderleri 10,38 trilyon TL (331,7 milyar dolar) olurken 2026’da 18,93 trilyon TL (402,7 milyar dolar) olarak hesaplandığı anlaşılıyor. Enflasyonla mücadele döneminde kamunun harcama kalemlerinde genel hatlarıyla yavaş artış eğilimi göze çarpmalı ancak 2024-2026 dönemi için böylesine bir süreç gerçekleşmedi. Temel mesele ise 2026 yılı da dahil olmak üzere deprem bölgesine yapılan kamu harcamaları oldu. Sonuç olarak deprem harcamalarının getirdiği yük enflasyonla mücadelede ciddi zorluklara neden oldu. Uluslararası kuruluşların gelecek yılki enflasyonla beklentilerine bakıldığında da benzer bir sonuç ortaya çıkıyor. Bu nedenle gelecek yıl yapılacak olan yapısal iktisadi reformların hızlı ve kesin şekilde sonuç meydana getirmesi enflasyonla mücadele için kritik önemde.