İyisiyle kötüsüyle bir seçimi daha geride bıraktık. Küfrün kemikleri çatırdadı, nifak nöbet geçirdi, nefret şizofrenik bir vaka halinde karanlığın uğultusuna dönüştü. Düştüler, bir daha kalkmamak üzere, yenildiler ve bu topraklarda nasipse bir daha zafer görmemek üzere yenildiler. Muhalefet açısından durum böyle iken biz ivedilikle kendi içimize dönüp olanları mı konuşalım yoksa olması gerekenleri mi? İsterseniz olanlardan başlayalım.
24 Haziran genel seçimleri sonrasında AK Parti açısından pek de hoş olmayan bir tablo ile karşı karşıya kaldık. Şöyle bir önceki yazılarımı geriye dönük olarak analiz ederseniz aslında yaşanan bu tabloyu aylar öncesinden bu köşeden bağıra bağıra yazdım. Hatta iki üç tane meseleye konu olan köşe yazılarımda Sayın Başkanımız, Erdoğan’ın konuşmalarında kendilerine yer buldu. Umutlandım, a ha şimdi Reis partiyi düzenleyecek, tertipleyecek dedim ama sonuçlardan da görüldüğü üzere beklenen düzenleme gerçekleşemedi. Öyle ki AK Parti içerisinde sanki işlerin yanlış gitmesi için özel birimler kurulmuş: Ehliyetsizlik, liyakatsizlik ve basiretsizlik birimleri gibi. Bir türlü bu duvarları aşamadık.
Hani hep diyoruz ya İstanbul’u alan Türkiye’yi alır diye İstanbul’da da zaafa uğradık. İstanbul’un tüm ilçelerinde AK Parti belediyeleri 1 Kasım seçimlerine göre minimum %8’lik bir oy kaybı yaşadı. (İstanbul sadece bir örnek). Bu oy kayıplarının irdelenmesi yaklaşan yerel seçimler için çok önemli. AK Parti yereldeki başarılarından doğdu ve yükseldi. Yerel seçimlerin yaklaşmasıyla ve adayların belirlenmesiyle daha da derinlemesine ele alacağım bu konuyu. Ama hemen şimdi bir muhasebe yapılıp yaklaşan büyük AK Parti kongresiyle birlikte derlenip toparlanmak şart.
AK Parti toplumsal tepki, kurumsal zayıflık ve yıpranmışlıklarla birlikte siyaset biliminin konusu iken Sayın Erdoğan “halkın kahramanı” olması hasebiyle büyük bir fark oluşturmakta. “Hepimiz o’nun paltosundan çıktık” bizleri güçlü kılanda budur. Bu güç ile birlikte Sayın Erdoğan’a yetişeceğimiz yerde çok farklı alanlara tevessül ettik. Ve bugün tablo ortada.
Yerel seçimler ve bu sonuçlar AK Parti için fırsat. Reorganizasyon (yeniden düzen verme), yeni söylemler ve gençleşme şart. Önümüzdeki büyük AK Parti kongresinde Sayın Erdoğan bunu yapmak zorunda. Hepimiz biliyoruz ki Sayın Erdoğan halka selam verse yine seçilir ama partiyi güncellemeli, AK Parti’yi kendi rüzgarına yetiştirmeli. Buna ihtiyacımız var…