Asr Suresi’nin anlamı

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla;

1- Asra yemin olsun ki;

2- İnsan mutlaka ziyandadır.

3-Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır. (103)

Hani yaşanmış çok ibretli bir hikâye vardır:

SERMAYESİ TÜKENEN ADAM

Mesnevi’den

Bağdat’ta Ağustos sıcağı ortalığı yakıp kavurmaktaydı. Herkes, serinleyeceği gölge bir yer, ferahlatacak bir rüzgâr arıyordu. Çarşı-pazar kurulmuş, alışveriş başlamıştı.

Bu arada bir adam, yüksek dağların mağaralarından ge­tirdiği buzları satıyordu. Buz kalıpları eriyip ziyan olma­dan bir an önce onları satmalıydı. Gel gör ki, ekonomik durgunluk sebebiyle fazla buz satılmıyordu.

Öğle sıcağı bastırınca buzlar yavaş yavaş erimeye başla­dı. “Mal canın yongasıdır!” ya; tek sermayesi olan buzları­nın gözü önünde eridiğini görmek, adamın içini de eriti­yordu.

Erimenin hızlanmasıyla içi yanan adam şöyle bağırma­ya başladı: “Sermayesi sürekli tükenen bu fakirden buz alan yok mu?” Semayesi tükenen adama acıyın!

O sırada talebeleriyle oradan geçmekte olan büyük veli Cüneyd-i Bağdadî bu sözleri duyunca birden durdu ve ol­duğu yere çöktü. Başını ellerinin araşma aldı. Talebeler te­laşlandılar ve “Ne oldu hocam?” diye sordular.

Cüneyd-i Bağdadî, “Şu adamın söylediklerine dikkat edin!” diyerek, buz satıcısının tarafına baktı. Adam, içinin yandığı sesinden belli olacak şekilde sürekli bağırıyordu: “Sermayesi tükenen buzcudan alışveriş yapan yok mu?”

Büyük veli, o durumun, “Fırsat eğitimi” için iyi bir vesi­le olduğunu düşünerek şunları söyledi talebelerine:

“Bu sözler beni sarstı. Eriyenin sadece buzlar değil, aynı zamanda ömrüm olduğunu fark ettim. Sıcak, adamın maddî sermayesi olan buzları eritip tükettiği gibi, zaman da asıl sermayemiz olan ömrümüzü tüketiyor. Saniye sa­niye, dakika dakika ömür buzumuz eriyor, hissedebiliyor musunuz? Sahip olduğunuz en değerli sermaye ömürdür. Onun ne kadarını Allah’a satabilirsek yani Onun yolunda değerlendirirsek elimizde o kâr kalacak. Gerisi, satılmadan eriyip toprağa damlayan buzlar gibi boşu boşuna ziyan olup gidecek. Ayrıca bizden de hesabı sorulacak. Bunun unutmamalıyız. Adamın buzlarının erimesine olduğu ka­dar, ömürlerinin boşa tükenmesine karşı içi sızlamayanlara yazıklar olsun…”

Talebeler ayaküstü unutamayacakları iyi bir ders al­mış, çok etkilenmişlerdi. Düşüne düşüne yollarına devam ettiler.

ALINACAK DERSLER

1-Buzun yani ömür sermayesinin erimemesi mümkün değildir. Kimse saatleri, vakti durduramaz.

2-Eğer insan eriyip akan suyunun önüne bağ ve bahçeler yaparsa, kurtuluşa erecek ve cennetleri kazanacaktır. Bu da ancak iman ve salih amelle mümkündür.

3-Ömür suyunu boşa akıtan ya da umursamayan kişilerin suları ise, bataklıklar meydana getirecek ve sonuçta cehenneme gidecektir.

KURTULUŞUN ÜÇLÜSÜ

İman, amel, hakkı ve sabrı tavsiye. İşte kurtuluşun üçlüsü. Bunun gayrisi bir felaket ki Rabbimiz korusun.

A- İman asla hiçbir şeyle ölçülemez!

B- Salih amel insanın cennete girmesini kolaylaştırır ve büyük makamlar elde etmesine vesile olur.

C- Ehl-i iman bunun yanında iyiliği emredip kötülükten yasaklamalı, İslâm’ı yaşama ve anlatma konularında başına geleceklere de sabretmelidir.

Bu güzel anlam ve tavsiyesinden dolayı Ashab-ı Kiram birbiriyle karşılaştıklarında biri diğerine Vel Asr Suresi’ni okumadan, sonra da biri diğerine selam vermeden ayrılmazlardı.

Bu sure için İmam Şafii şöyle demiştir: Kuran-ı Kerim’de başka hiçbir sure nazil olmasaydı, şu pek kısa olan Asr Suresi bile, insanların dünya ve ahiret saadetlerini temine yeterdi.

HESAP GÜNÜ VAR

Bütün bu manaların özünde ebedi hayatı hatırlatmak ve ona hazırlık yapmak vardır. Zira bir hesap günü var insanın:

“-O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek için bölük bölük çıkacaklardır. Her kim zerre miktarı hayır işlemişse onu görecek, her kim de zerre miktarı şer yapmışsa onu(n karşılığını) görecektir.” 99 Zilzâl 6-8.

O gün hepimizin arzusu mutlu bir sondur. Ama o mutlu sona ancak bugünkü yaşayışımızla ulaşmak mümkündür kardeşlerim. Yani bu imtihan dünyasında Rabbimize kul, O’nun eşsiz Habibine de ümmet olabilir isek… O halde bizlere düşen bu âlemin imtihanını başarıyla vermektir.

HER HALİMİZ KAYIT ALTINDA

Bilelim ki her an gözetlenme halindeyiz:

“-Şüphesiz Rabbin daima gözetleme mahallindedir.”89 Fecr 14.

“-İnsana gelince; ne zaman Rabbi onu imtihan eder ve bu maksatla kendisine ikramda bulunup nimet verirse, “Rabbim bana ikram etti” der.” 89 Fecr 15.

“-Fakat ne zaman da onu imtihan edip rızkını daraltırsa; “Rabbim bana ihanet etti” der.” 89 Fecr 16.

Evet, bu alemde insana darlık da, bolluk da gelebilir. Biz insanlar bolluğu görünce genellikle onun sarhoşluğu içerisinde gaflete dalarız. İşte o zaman da pek çoklarımız bu malın debdebe ve gururu ile;

“Ben kazandım, ben çalıştım da elde ettim” demeye kalkışırız. Cenab-ı Hakk korusun. Böyle olan insanlar “burnu büyük” olarak insanlar arasında dolaşırlar. Kişilere tepeden bakarlar. Kendilerine emanet olarak verilen malın ellerinden gitmeyeceğini sanırlar. Ne kadar acı değil mi? Mal sevgisi gönülleri kaplamıştır. Veremiyor, yediremiyor ve ikram edemiyor. Bunlar ne kadar büyük tehlikelerdir…

Yine aynı sûre-i celile’de bu manâlar şöylece sıralanır:

“-Hayır, asıl siz yetime ikram etmiyorsunuz.

Yoksulu doyurmak hususunda birbirinizi teşvik etmiyorsunuz.

Mirası hak gözetmeden yiyorsunuz.

Malı da pek çok seviyorsunuz.”89 Fecr 17-20.

İMTİHAN ÂLEMİ

Evet, bunların her biri birer imtihan konusudur.

Zaten hayatımızda hangi şey yoktur ki o, imtihan sebebi olmasın. Kişinin nefsi, evlâdı, ailesi, malı, işi, anne-babası, komşuları, akrabaları vb. daha nice konular…

Tabii ki gerçek kul, bütün bunlarla muhatap olacak, tasarrufta bulunacak ki, imtihanı kazanıp kazanmadığı, er olup-olmadığı belli olsun. Bütün bunların özünü Efendimiz’in (sas) şu hadis-i şerifleri ne güzel açıklar:

“-Beş şey gelmeden önce beş şeyin değerini bil:

İhtiyarlamadan önce gençliğinin,

Hastalanmadan önce sağlığının,

Fakirliğe düşmeden önce zenginliğinin,

Meşguliyet gelip çatmadan önce, boş vakitlerinin,

Ölüm gelmeden önce hayatının kıymetini bil!”

İmam Suyûtî, Camiu’s-Sağîr had. No;1210.

Yine ayet-i kerimede ölümün ve hayatın da, insanoğlunun imtihanı için yaratıldığı haber verilir. Zaten bütün hadiseler bu ikisi arasında cereyan eder. O halde yaratılışımız imtihan içindir:

“-(Allah) hanginizin daha güzel amel sahibi olduğunuzu denemek için ölümü ve hayatı yaratandır. O Aziz’dir, Ğafûr’dur.” 67 Mülk 2.

Hayat ve ölüm!

Her ikisi arası cereyan edegelir insanoğlunun ömür silsilesi.

O doğunca ağlar, insanlar ise sevinir. Acaba nedendir ağlayışı hiç düşündük mü? Yoksa, “Bu âlemde imtihanı başarabilecek miyim” kaygısından mı ağlar?

Kim bilir!