Tüketim seviyeleri tüm dünyada artış trendinde olan ve hatta FAO’ya göre (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) tarihte ilk kez kişi başına 20 kilogramı aşan su ürünleri tüketiminde üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde halen istenilen seviyelere ulaşılamamıştır.

Denizlerdeki flora ve fauna, küresel olarak su sıcaklıklarındaki artıştan ve kirlenme gibi dış etmenlerden ciddi şekilde etkilenmektedir. Bunun yanı sıra sürdürülebilir bir balıkçılığa uygun olmayan şekilde aşırı avlanma denizlerimizdeki yaşamı olumsuz olarak etkilemektedir.

Avlanma sezonunun açıldığı ve balık veriminin tatmin edici olduğu ifade edilen bu günlerde denizlerimizdeki balık varlığının korunması ve balıkçılığın sürdürülebilir olarak yapılabilmesi için önemli görevler düşmektedir.

Sürdürülebilir bir balıkçılığın sağlanabilmesi için biz tüketicilerin de sorumlulukları vardır. Yetkili mercilerce yapılan denetimlerin etkin kılınması için tüketicilerin sadece onaylı/ruhsatlı işletmelerden bu ürünleri satın alması önemlidir. Sürdürülebilir bir balıkçılığa uygun tekniklerle elde edilen ürünlerin satın alınması türlerin sürekliliğini garanti edeceği gibi sektörün kalitesini de artıracaktır. Mevsimine uygun ve yerel ürünlerin tercih edilmesi sektörün bölgedeki kalkınmasına destek olacak aynı zamanda uzun nakliyeye bağlı enerji ve döviz kayıplarını da azaltacaktır.

Balık başta olmak üzere su ürünleri denizlerden yada tatlı sulardan avlanarak elde edilebildiği gibi bu ortamlarda kurulan özel tesislerde de yetiştirilebilmektedir. Balık ve su ürünleri çiftliklerinin olumlu tarafı, bu ortamlarda yaşam koşulları neredeyse kontrol edilebildiğinden üretimde verim ve kalite arttırılabilmektedir. Ayrıca kültür balıkçılığı olarak adlandırılan bu sistemde balık avlama işi açık denizde olduğundan çok daha az zahmetli ve streslidir. Bunun yanı sıra çeşitli dezavantajları da bulunmaktadır. Gerekli tedbirler alınmadan yapılan kültür balıkçılığında kullanılan yemler, ilaçlar ve atıklar suların kirlenmesine neden olabilmektedir. Yine bu tesislerde üretilen balıklar doğal ortamlarında çok fazla hareket eden balıklara kıyasla daha az gelişmiş bir kas yapısına ve lezzetine sahip olabilmektedir.

Gerek geleneksel balıkçılık gerekse de kültür balıkçılığı beslenme açısından çok önemli sağlıklı bir hayvansal gıda elde edilmesini sağlamakta, ciddi bir istihdam alanı oluşturmakta ve ekonomik fırsatlar sunmaktadır.

Bu noktada kalite ve standardizasyon ön plana çıkmaktadır. Ülkemizde son yıllarda üretimi artan Karadeniz somonu buna en iyi örneklerden birisidir. Japonya başta olmak üzere ihracat pazarı hazır olan Karadeniz somonunda renk skalasında dalgalanmalar yaşanabilmektedir. Ayrıca hasat zamanına bağlı olarak boyutta da bir standardizasyon sağlanamamıştır.