KKTC’de cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile Cumhuriyetçi Türk Partisi lideri Tufan Erhürman’ın yarıştığı seçimde Kıbrıs halkı tercihini Erhürman’dan yana kullandı. %64,82 gibi düşük bir katılımla gerçekleşen seçimde Erhürman %62,76, Tatar %35,76 oy oranıyla yarışı tamamladı.
Seçim sürecinde Türkiye’den yapılan bazı açıklamaların ileride oluşturacağı tehdit ve tehlikeye dikkatinizi çekmek istiyorum.
Seçim sürecinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan, Bakanlardan ve AK Parti’den seçimin sonucu etkileyecek, seçmenin iradesine halel getirecek hiçbir açıklama yapılmadı. Ancak CHP, her seçimde Türkiye’de yaptığı gibi Kıbrıs’ta da halkı huzursuz eden, kutuplaştıran, adaylar arasında gerilim çıkaracak açıklamalarla adayı karıştırmaya çalıştı.
Özgür Özel ile hırsızlık ve yolsuzluk suçlamasıyla cezaevinde yatan Ekrem İmamoğlu yaptıkları açıklamalarla dikkat çekti.
Erhürman’ın partisini “kardeş partimiz” diyerek sahiplenen Özel için diğer partiler neydi acaba? Düşman mı? CHP ve Özel’in bölücü ve ayrıştırıcı dili KKTC’deki partilere kadar uzanmıştı.
İşin garip tarafı seçimle ilgili çarşaf çarşaf açıklamalar yapan, bir parti ve adayını kendi adaylarıymış gibi ilan eden Özel ve İmamoğlu, Türkiye’yi seçimlere müdahale etmekle suçluyorlardı.
CHP, Türkiye’de toplumu bölme, halkı kutuplaştırma, kendisine oy vermeyen seçmeni aşağılama politika ve stratejisini KKTC’ye de taşıdı. Türkiye’de yaptığı gibi “bölücü ve kutuplaştırıcı” virüsünü Kıbrıs Türk halkına da bulaştırmak istiyor.
Hırsızlık ve yolsuzluk suçlamasıyla cezaevinde olan eski bir belediye başkanının seçim sürecine müdahale etme çırpınışları KKTC için de Kıbrıs Türk halkı için de hiç hayra alamet girişimler değil.
KKTC ve Kıbrıs Türk halkını CHP’nin bu tehlikeli girişimlerinden koruyamazsak Rum yönetimi, Yunanistan ve İsrail’in ada üzerindeki hayallerine ulaşmasını engelleme konusunda en önemli gücümüz olan Kıbrıs Türk halkının birliğini kaybederiz.
Seçim sonucunu “Kıbrıs Türkleri, Türkiye’den bağımsızlığını ilan etti.” şeklinde yorumlayan CHP zihniyeti KKTC’de hizmet ettiği tehlikeli oyunu açığa vurmuş oldu. Yunanistan ve Rum kesimi gibi CHP de seçim sonuçlarını “zafer” ve “yeni bir umut” olarak ilan ediyor. Peki neyin “zaferi” ve nedir o “yeni umut?”
Yunanistan ve Rum kesimiyle birlikte sonucu “zafer” olarak gören CHP, Türkiye ve Kıbrıs Türk’ü için hayal ettiği sonu göremeyecek. Türkiye, Yunanistan’ın da Rumların da siyonist İsrail’in de CHP’nin de pembe hayallerini Akdeniz’in soğuk sularına gömme güç ve iradesine sahiptir.
Herkes şunu bilsin ki, Türkiye için Ankara, İstanbul, İzmir, Trabzon, Konya, Diyarbakır neyse Kıbrıs da odur!
Türkiye’nin yurt dışında attığı adımlara karşı Azerbaycan’da Türkiye’ye karşı Ermenilerle, Suriye’de Esed’le, Gazze’de İsrail’le, Libya’da Hafter’le aynı dili kullanan ve Türkiye’ye karşı pozisyon alan CHP, Kıbrıs’ta da Rumların ve Yunanistan’ın yanında saf tutmuştur.
Rumların adayı silahlandırıp, “Türk askeri adada işgalcidir. Onları Karpaz’da denize dökeceğiz.” açıklamalarının dumanı tüterken; “Bütün Kıbrıs akrabamız.” diyerek Rumlara çiçek atan Özel, diğer taraftan Rumların öncü birliği gibi Kıbrıs Türkü’nün birlik ve beraberliğini hedef alıyor.
İsrail’in Rum kesimini askeri üsse dönüştürdüğü, füzelerin rampasını Türkiye’ye çevirdikleri, “Kıbrıs Arz-ı Mevud’un içindedir.” diyen siyonist Yahudi ve soykırımcı İsrail tehdidine rağmen adada federasyonu savunarak Kıbrıs Türkü’nü katliamcı Rumlara ve soykırımcı İsrail’in insafına teslim etme arzusu ihanetten başka bir şey değildir.
Türkiye, bu ihaneti görüyor ve Kıbrıs Türkü’nün de KKTC’nin de haklarını korumaya devam edecektir.