Dünyada bazı coğrafyalar vardır ki, haritada küçük görünen o noktalar aslında koca medeniyetlerin, imparatorlukların, piyasaların kaderini belirler. Bugün o noktalardan biri, hiç şüphesiz, Hürmüz Boğazı’dır. İran ile Umman arasında, Basra Körfezi’nin ucunda kalan daracık bir geçit… Ama o darlık, sadece petrol tankerlerini değil, bütün bir dünyanın tansiyonunu taşır hâle geldi.
Hürmüz Boğazı, enerji güvenliğinin belki de en kırılgan halkası. Günlük yaklaşık 20 milyon varil petrol, yani dünya petrol tüketiminin beşte biri, bu dar koridordan geçiyor. Suudi Arabistan, Kuveyt, Irak, Katar ve BAE gibi ülkelerin petrol ve doğalgaz ihracatının ana çıkış noktası. Boğaz kapanırsa sadece Körfez değil, dünya kararır.
Ancak Hürmüz Boğazı’nın önemi sadece enerjiyle sınırlı değil. Aynı zamanda bir siyasal baskı, askerî tehdit ve jeopolitik mesaj aracıdır. İşte İran bu gerçeğin bilinciyle hareket ediyor. Boğazın kuzey kıyısında egemen olan Tahran yönetimi, yıllardır bu dar geçidi bir koz gibi elinde tutuyor. Devrim Muhafızları’nın deniz gücü, kıyı bataryaları, mayın döşeme kapasiteleri ve hızlı hücum botlarıyla boğazda sürekli bir teyakkuz hâli sürüyor.
İran’ın geçmişte defalarca “gerekirse kapatırız” dediği bu geçidin, bugün hiç olmadığı kadar tehlikeye açık olduğunu görüyoruz. Çünkü bu defa sadece bir restleşme değil, doğrudan sıcak bir savaşın içindeyiz. İsrail ile İran’ın açık şekilde çatışmaya girdiği bu yeni evrede, Hürmüz Boğazı bir kez daha kırılma noktası hâline geldi. Artık tehditler değil, füzeler konuşuyor. Gazze’den Lübnan’a, Suriye’den Kızıldeniz’e kadar genişleyen cephe hattı, deniz trafiğini doğrudan etkilemeye başladı.
ABD, bölgedeki askerî varlığını artırıyor. Hâlihazırda 45 bin civarında askerini Basra Körfezi ülkelerinde konuşlandırmış olan Washington yönetimi, son haftalarda Doğu Akdeniz’e yeni savaş gemileri gönderdi. Uçak gemisi grupları, hava savunma destroyerleri, denizaltılar ve destek gemileri birbiri ardına bölgeye ulaştı. Bu sadece bir güç gösterisi değil; aynı zamanda enerji akışının sürekliliğini sağlama ve müttefiklerini koruma çabası.
ABD’nin ardından İngiltere de sessiz sedasız bölgeye savaş gemileri gönderdi. Kraliyet Donanması’na ait destroyerler, Hürmüz Boğazı’nın çevresinde devriye geziyor. Birleşik Krallık da İran’ın geçmişte İngiliz tankerlerini alıkoyduğu günleri unutmamış olmalı. O dönemki “İntikam İttifakı” şimdi yeniden oluşuyor gibi. Avrupa ülkeleri ise gölgede kalıyor ama istihbarat ve lojistik destekle sürecin parçası durumundalar.
Ancak bu askerî yığınak, deniz ticaretini daha güvende mi kılıyor, yoksa savaşı deniz yoluna mı çekiyor, bu sorunun cevabı hâlâ belirsiz. Zira İran’ın bu tür tehditleri “asimetrik” yollarla cevaplama kapasitesi yüksek. Mayınlar, kamikaze insansız deniz araçları, karahava füze bataryaları... Tüm bunlar Hürmüz’ü sadece bir geçit değil, bir cephe hattı hâline getiriyor.
Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece enerji fiyatlarının fırlaması anlamına gelmez. Aynı zamanda tedarik zincirlerinin bozulması, küresel ticaretin aksaması ve özellikle enerji bağımlısı ülkelerin ekonomik kırılganlıklarının artması anlamına gelir. Bu da yeni sosyal dalgalanmalara, siyasi krizlere, iç istikrarsızlıklara kapı aralayabilir. Küçücük bir boğazda dünyanın büyük ekonomileri bir anda dalgalanabilir.
İran için Hürmüz, bir egemenlik meselesi olduğu kadar bir “denge oyunu”dur. Ne tamamen kapatır, çünkü kendisi de petrol satar; ne de tamamen serbest bırakır, çünkü elinde koz kalmaz. Ama bugünkü savaş ikliminde bu denge giderek kayganlaşıyor. İsrail’in Tahran’a karşı geniş çaplı bir karşılık hazırlığında olduğu, İran’ın ise tüm bölgedeki vekil güçleri seferber ettiği bir dönemde, Hürmüz’ün güvenliği her an kırılabilir bir buz zemini üzerinde yürüyor.
Hürmüz Boğazı bugün sadece tankerlerin değil, diplomasinin, istikrarın ve barış umutlarının geçtiği dar bir hat. Ve o hattın hangi yönde kopacağı, sadece bölgeyi değil, hepimizi yakından ilgilendiriyor. Küresel enerji sisteminden borsa dengelerine, diplomasi masasından mutfak raflarına kadar uzanan bir zincirin en zayıf halkası belki de burası.
Küçücük bir boğazda büyük bir dünyanın sıkışmışlığı… İşte bugünün manzarası tam olarak bu.