Biraz El-Cezire’nin otantik renkleri, biraz kaliteli BBC ciddiyeti, biraz da CNBC-e’nin entelektüel kıvamıydı; Demirtaş’ın seçim makyajı. Ceketsiz, kravatsız, gömlek kolları katlı; hayli havalıydı. Sağda solda “Biz neden Amerika’daki gibi artistik propaganda süreci yaşamıyoruz” diye hayıflanan gazetecilere ilaç gibi gelmişti. Espri de yapıyordu.

HDP’nin saplanıp kaldığı, uzun zamandır duymadığımız ancak eski kitaplarda rast gelebildiğimiz “ideal sol” çemberine uyacak bir üslupla konuşması, beni bile etkilemişti. Siyasette böylesi yeni bir tarzın varlığı, memleketin menfaatine olabilirdi.

Derken makyaj döküldü, gömlek kollarının taş atmak için katlandığı ortaya çıktı. Birkaç ay içinde büyük bir hızla parlayan imaj aniden söndü. Tutarsızlık o kadar büyüktü ki, gazeteci olsa, el Cezire, BBC ya da CNBC-e’de programcılık şöyle dursun, ANF’de editör bile olabilmesi zordu.

Bu sebepten Selahattin Demirtaş, önceki gün partisi HDP’nin grup toplantısında “Sayın Recep Tayyip Erdoğan, seni başkan yaptırmayacağız” deyince ne korktum ne de öfkelendim. Gülüp geçtim sadece.

Yaklaşık bir yıl önce evrensel mesajlar veren bir siyasetçinin, başından beri saydığımız sürece paralel şekilde, şimdi tek bir (rakamla: 1) kişiyi merkeze alıp politika üretmesi hiç de şaşırtıcı değildi.

Elbette ki, en büyük çözüm olarak taş atmayı benimsediğini gördüğümüz biri, rakibini tek bir (rakamla: 1) kişi zannedecek, taşla onu indirdiği takdirde sorun olarak gördüğü her şeyin çözüleceğine inanacaktı.

Doğal olarak, insanoğlunun ürettiği sistemlerden bir (rakamla: 1) sistem olan “başkanlık”, sırf bütün politikalarını onun varlığı-yokluğu üzerine kurduğu rakibi istiyor diye kötü bir şey olacaktı. Belli ki rakibi, mesela parlamenter sistemi kararlı şekilde tutsa, bu sefer parlamenter sisteme karşı çıkacak, “Sayın Recep Tayyip Erdoğan, seni milletvekili / başbakan / cumhurbaşkanı” yaptırmayacağız diyecekti.

Tabii ki, “Recep Tayyip Erdoğan”ı, şu an Ankara Beştepe’de Cumhurbaşkanlığı makamında oturan Recep Tayyip Erdoğan’dan ibaret sanacak Selahattin Demirtaş. Tabii ki bilmeyecek onun bir ülküyü, bir siyaset tarzını, bir ruhu temsil ettiğini. Tabii ki farkında olmayacak, şu an Ankara Beştepe’de Cumhurbaşkanlığı makamında oturan Recep Tayyip Erdoğan olsun ya da olmasın, bu topraklarda o ülkünün, o siyaset tarzının, o ruhun, küllerinden yeniden doğduğunu. Hatta, o pek görkemli imajının altında pek minimalist bir çizgide yürüdüğü anlaşılan Demirtaş, belli ki, kelime dağarcığından “Recep Tayyip Erdoğan” kelimeleri çıkarıldığında, ne yapacağını bilmez halde çaresiz kalakalacak.

Yoksa böyle değil mi? Yoksa Selahattin Demirtaş, “Recep Tayyip Erdoğan” isminin bu topraklardaki gerçek karşılığını biliyor da ona göre mi çıkıp “Seni başkan yaptırmayacağız” dedi? Açıkçası, deminden beri anlattığımız trajik derecede küçük ölçekte politika üreten Demirtaş’ın, böylesi büyük bir politik riski göze alabileceğine ihtimal vermiyorum.

(SÖZLÜK: El Cezire: Katar menşeli televizyon kanalı; BBC: İngiliz televizyon kanalı; CNBC-e: Amerikan-Türk ortaklığındaki televizyon kanalı; HDP: Halkların Demokratik Partisi; ANF: Fırat Haber Ajansı)