Hayatları hiçbir zaman gerçek bir “diktatör” ile kesişmemiş olanların, önlerine geleni diktatör sanmaları ya da yaftası ile karalamaya çalışmaları öyle sanıyorum ki artık harcıâlem bir sıradanlığa dönüştü…

Zira Batı’dan çarpıtma bir hafıza transferiyle gelen demokrasi, laiklik gibi kavramların karşısına, muhalifler tarafından sürekli haksız bir şekilde hiç hak etmeyenler kondu…

Anlam çarpık olunca, tanımladığı şey de o nispette oldu…

Laikliğin karşıtı olarak mütedeyyinler, demokrasinin karşıtı olarak ise bu toprakların değerleriyle mayalanmış liderler gösterildi…

Çünkü laiklik din karşıtlığı olmadığı gibi demokrasi de yalan söyleme ve hakaret etme özgürlüğü değildi…

Zannediyorum ki bu çabanın asıl deneni, diktatör eğilimlilerin kendi içlerinden çıkmasıydı…

Onun için de Abdülhamit’i, Adnan Menderes’i, Turgut Özal’ı yaftalamaya çalıştıkları gibi şimdi de Sayın Erdoğan’ı hiçbir emare gösteremeyecekleri bir sıfatla yaftalamak istiyorlar…

Muhalefette iken bile bunun sinyallerini vermekten çekinmiyorlar; gazete ve TV’leri kapatacaklarından, “beşli çete” dedikleri şirketlerin mal varlıklarına el koyacaklarından bahsederken…

Ya da iktidara oy veren her kesimden devlet memurunu tehdit ederken…    

Çok ilginçtir ama bu millet de hep “diktatör” diye yaftalanmaya çalışılanların yanında yer almıştır; oyunu büyük bir basiretle gördüğü için…

En hafifinden bir diktatörün ülkesinde yüzüne “diktatör” denemeyeceğini bilmek bile, bu çabanın ne denli temelsiz ve beyhude olduğunu çok iyi anlatır…

Kaldı ki hiçbir diktatör, seçimler için bir endişe taşımaz ve muhalefet de seçimler için umut beslemez/besleyemez…

Bir diktatörün ülkesinde, kendisinden başkasının yönlendireceği bir kamuoyu yoktur neticede…

O halde muhalefete, “Hangi amaç için propaganda yürütüyorsunuz” diye sormak gerekmez mi?

Ya da “tek adam” varsa siz onun ülkesinde en büyük şehirlerin belediyelerini nasıl kazandınız?

Yargı onun elindeyse İBB seçimlerini size altın tepside sunan hâkime ne diyeceksiniz; bütün hukuku çiğneyerek ve CHP’lilerin de bulunduğu konvoyla geldiği adliye de tek başına sayımı durduğu için…   

Bunlar kamera görüntüleriyle ifşa edildi; lakin hiçbir arlanma emaresi olmadı…  

“En ileri demokrasi” olduğunu iddia eden ülkelerde bile asla tahammül edilemeyecek şeyler üzerinden ve diğer insanların hakkını korumak adına yapılanları merceğe alarak bir lidere “diktatör” yaftası vurmaya çalışmak, en hafif yanıyla gerçek diktatörleri gölgeleme çabasıdır…

Kendilerinden olmayanı ya “irticacı” ya da “diktatör” diye suçlayanlar, en büyük cezayı milletin vicdan mahkemesinden almışlardır…

Zira en güçlü terazi milletin vicdanıdır yine…

En güzel hükümler hep olduğu gibi yine orada tecelli etmeye devam edecek…