Çin yönetimi altında bulunan Doğu Türkistan’dan son zamanlarda gelen haberler hiç de iç açıcı değildir. Toplama kampları, sürgünler, işkenceler, idamlar, mahkûmiyetler, hak ihlalleri vb…

           Bu ülkeden Uygur Türkleri ile ilgili gelen bilgiler Çin yönetimi tarafından tekzip edildiği veya asparagas haberler ile bulanık bir hava oluşturulduğundan, neyin doğru ve neyin de gerçek dışı olduğunu ayırt etmek de mümkün değildir.

Yani Doğu Türkistan’dan sağlıklı bilgi ve haberler alamıyoruz.

Uygurların efsanevi sanatçısı Abdurahim Heyt’in idam edildiğini duyunca çok üzülmüş fakat gerçek dışı olduğunu öğrenince de sevinmiştik. Şimdi de Sincan Üniversitesi Rektörü Taşpolat Tiyip Bey’in idama mahkûm edildiğini öğrendik; umarız doğru değildir.

Fakat Uygurlar ile ilgili bilinen gerçekler şunlardır: petrol, doğalgaz, uranyum, altın, bakır ve pamuk zengini olan bu bölgeden Uygur Türklerini kovmak için Çin, her yolu denemektedir. Açık hava hapishaneleri, toplama kampları, işkenceler, zulüm, çalışma haklarını gasp ve akla hayale gelebilecek insanlık dışı zulümlerin tamamı Uygur Türklerine reva görülmektedir.

Türkistan, Türklerin yani bizim anavatanımızdır. Hun, Göktürk ve Uygur devletlerinin hakim olduğu bir alandır. 18. asra kadar Türk ve Moğol devletlerinin idarelerinde kalan bölge, bu asır itibariyle batıdan Rusya doğudan da Çin’in işgal girişimleri ile karşı karşıya kalmıştır.

19. asrın sonlarına kadar da Rusya, Batı Türkistan’ı, Çin de Doğu Türkistan’ı işgal etmiştir.

Çin, işgali müteakip Doğu Türkistan’ı Sincar (yeni toprak) adıyla imparatorluğa bağlamıştır. İki büyük güç arasında fazla dayanamamakla beraber Doğu Türkistanlılar üzerlerine çöken sömürge ağlarını yırtmak için direnmişler; 1863, 1933 ve 1944’de kısa ömürlü devletler kurmuşlar fakat dış dünyadan destek bulamayınca, kurdukları devletler her defasında Çin tarafından ortadan kaldırılmıştır.

Rusya’nın Batı Türkistan’da yaşayan Türkler’e örnek olmaması için, verdiği vaatlerde durmaması, Doğu Türkistanlıları hep yarı yolda bırakmıştır.

Doğu Türkistan bu nedenle 1949 yılından beri aralıksız Çin yönetiminin işgali ve zulmü altındadır. Geniş ve verimli topraklara sahiptir. Bu alanın 1.828.418 km2 kadar yüzölçümü vardır.

Çin’in uluslararası dengeleri iyi hesap ederek, arkalarında duracak bir güç kalmadığını düşündüğü Uygurları anavatanlarından tamamen sürmek, asimile etmek ve ortadan kaldırmak gibi büyük ve sinsi bir planı devreye soktuğu gözlenmektedir.

           Modern dünyanın gözleri önünde şimdiye kadar görülmemiş büyüklükte toplama kampları inşa etmiş ve hala da etmektedir. Uygur Türkleri, yaşadıkları toprakların asıl sahibidirler ve Türk oldukları için zulüm altındadırlar.

           Çocuklar, ailelerinden koparılmakta ve asimile edilmektedir. İşin garip tarafı bu süreçte Doğu Türkistan’da olan bitene ses çıkartacak bir güç de yoktur.

           Doğu Türkistan’dan Hindistan’a, Arakan’a, Keşmir’e, Filistin’e ve zulüm altındaki daha nice yerlere bakıldığında, masum ve mazlum dünyayı ateşe veren “büyük güçler” şerde anlaşmış gibidirler.

           Bir birey olarak en azından duamız, aklımız, kalbimiz ve gönlümüz Doğu Türkistanlı kardeşlerimizledir.

Biz burada birbirimizle uğraşırken, onlar da hayatlarını ve vatanlarını koruma mücadelesi vermektedirler.