(…)

Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!

Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:

Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,

Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden,

(…)

Üstad Necip Fazıl Kısakürek, “Destan’’ şiirine böyle başlıyor. Ülkemizde 17-25 Aralık sürecinden beri yaşananları gördükçe insanın kendini sokaklara, kalabalık caddelere atıp böyle haykırası geliyor. Yaşanan manzara, ülkemiz ve Müslümanlar için hiç de iyi bir manzara ifade etmiyor. At izi, it izine karışmış vaziyette. Televizyonlar bir taraftan, İnternet haber siteleri bir taraftan, Facebook, Twitter vb. sanal âlem bir taraftan müthiş bir algı bombardımanına tutuluyoruz. Yaşanan olaylar hakkında herkesin söyleyecek bir sözü var ama aslına bakarsanız hiç kimsenin net bir fikri yok. Değerlerimiz alt üst olmuş durumda. İnsanların birbirine bakışı değişti. Birbirimize artık daha az güveniyoruz; hatta güvenmiyoruz. Dünyayı algılama şeklimiz, ölçülerimiz değişti. Bir insan için alnı secde görmesi, olumlu kanaat ifade etmek için yeterli iken şimdi bu, tek başına pek bir anlam ifade etmiyor. Müslüman olan, Allah’tan korktuğunu düşündüğümüz bir insanın hakkaniyete uygun hareket edeceğini, adaletten sapmayacağını; yapabileceği kötülüğün de bir sınırı olacağını düşünürken durumun hiç de bizim düşündüğümüz gibi olmadığını görmüş olmanın hayal kırıklığını yaşıyoruz. Hepimiz de bir aldatılmışlık, aldanılmışlık hissi…

Bu kadar kötü bir manzara karşısında biz Müslümanlar için iyiye, hayra yorumlanacak hiç mi bir şey yok diye sorarsak bu da bizim bakış açımıza göre değişiyor. Eğer ki çok karamsar değilseniz bu ortamda bile hayra yoracak o kadar çok şey var ki… Mükemmel olan İslam’a inanmış kem (noksan, eksik) Müslümanlar olduğumuzun farkına varmak, belki de en başta gelen hayırlı sonucu bu sürecin… Müslüman’ın çok saf olmaması, olayları daha geniş pencereden yorumlaması gerektiğini görmüş olmamız, bir başka hayırlı sonucu bu sürecin… Çıkarlar söz konusu olduğunda İslamiyet’in, insaniyetin kurallarının, gereklerinin nasıl da eğilip büküldüğünü; elif gibi dimdik durmanın ise hakiki bir iman, koşulsuz bir samimiyet gerektirdiğini idrak etmiş olmamız önemli bir başka hayırlı sonucu bu sürecin…

Bu kısa süreçte yaşamış olduklarımız, yaşayacak olduklarımızın kaçta kaçına tekâbül ediyor bunu da şimdiden kestirmek çok ama çok zor. Ancak şunu öngörebiliyoruz ki ülkemizde taşlar yerinden oturana kadar ve dünya siyasetinde hak ettiğimiz değere ulaşana kadar bu köprünün altından daha çok sular akacak. Bu sürecin ülkemiz ve Müslümanlar lehine en az hasarla atlatılması için dua etmek ise -maalesef ki hasarsız diyemiyoruz- hepimize düşen önemli bir görev… Biz Müslümanlar, birbirimiz için dua edelim, ama bu sadece dua olsun… Umudumuzu hep taze tutmak, Müslümanca duruşumuzdan taviz vermeden bir hayat sürmek, insanlığa ve Müslümanlara hayırlı hizmetlerde bulunmak duasıyla… Allah’a emanet olun…