CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sıcak gündemi zaman zaman ilginç çıkışlarıyla besliyor!

Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul İl Kongresi’nde, iktidarı “egemen güçlerin taşeronu” ilan etti ve dünkü grup toplantısında da, egemen güçlerin iktidara gelmelerini istemediğini söyledi.

 Bazen bir şey söylüyor ve cümlenin etkisiyle siz sadece kalakalıyorsunuz…

Çünkü ortaya koyduğu “iddia”nın yakın tarih ve siyaset tarihimiz bakımından hiçbir tutarlılığı bulunmuyor.

Madem bir iddia ortaya kondu, biz de tespit yapalım.

CHP, egemen güçlerin bu topraklardaki oksijenidir.

CHP, egemen güçlerin bu ülkedeki ‘eksen bekçisi’dir.

CHP, egemen güçlerin Anadolu’daki sözcüsüdür.

 

CHP’den bir fikir çıkıyorsa, egemen güçlerin ne dediğine bakmak lazım.

CHP bir duruş sergiliyorsa, arka plandaki düşünceyi okumak gerekir.

 Peki, egemen güçler kimdir veya hangi çevrelerdir?

Egemen güçler; derin küresel güçlerdir, ekonomiye / devletlerin iç dengelerine ve dünya kültür akımlarına hükmedenlerdir. Bu güçler; asla halkların yanında durmazlar, halklara karşı kendi çıkarlarını koruyacak ve emniyet sibobu işlevi gören kesimleri desteklerler, iş başına getirirler.

Kılıçdaroğlu, AK Parti’yi iktidar yapan dinamiklere özenmiş olsa gerek ki, partisini egemen güçlerin karşısında konumlandırmış. Peki öyle miydi? Bakalım.

CHP’nin uluslararası bağlantıları, ilişkileri ve siyasetteki pratikleri hakkında detay verelim.

Son on yılı bir kenara koyarak ifade edelim ki; Cumhuriyet kurulalı beridir, ülkenin tek muktedir partisi CHP’dir.

Muktedirliğin kaynağı elbette egemen güçlerdir.

Ekonomide CHP’li kesimin iş adamları, dış güçler tarafından distribütör zengini yapılmıştır.

Kültür ve sanatta yine bu çevre, her daim köşe başlarını tutan ve halkı sömüren kesim olmuştur.

Bürokraside bu kesim kendini hep ayrıcalıklı görmüş ve halka yukarıdan bakmıştır.

Askeriyede her on senede milletin tepesine çökmüş ve kendi tabirleriyle “balans ayarı” yapmışlardır.

Tek egemen olamadıkları alan siyasettir fakat onu da darbeyle hizaya getiren bir yaklaşım sergilemişlerdir.

15 Temmuz’a, “kontrollü darbe” diyen CHP’nin, 27 Mayıs’ı olumlayan söylemlerini ve temaslarını biliyoruz.

15 Temmuz gecesi kurumsal anlamda bir aksiyon üretemeyen CHP’nin, 28 Şubat’ta Posmodern Darbe’yi destekleyen tavrını unutmuyoruz.

 Bu anlamda halkın ürettiği yerli siyaset her zaman egemen güçlerle savaşmıştır.

Kılıçdaroğlu ise sanırım bu onurlu duruşa “imrendi” fakat oturduğu koltuğun bağlayıcılığı var.

Konuştukları, argümanları, ifadeleri ve söylemleri keşke daha sahici olsa. Olsa da iktidar gerçek bir muhalefetle karşılaşmanın hazzını yaşasa…