Şehir estetiğinden konuşuyorsak Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) evlerinden bahsetmeden olmaz tabi. Çirkindir, biçimsizdir, alelacele yapılmış çok katlı gecekondu gibidir TOKİ binaları; bir market ve bir camiyle vaziyeti kurtarmaya çalışan soğuk bir site kültürü vardır TOKİ’de.
Fakat, bu eleştiriler hemen şöyle karşılık bulur: “Tamam, yapılar estetik değil ama, TOKİ sayesinde millet kira öder gibi taksit ödeyerek ev sahibi oluyor, dar gelirli için müthiş imkan.”
Gelgelelim, işin aslı hiç öyle değil.
TOKİ, enflasyon yahut memur maaşlarındaki artışı baz alarak yaptığı düzenlemelerde, hem ödenecek taksit miktarına, hem de borç bakiyesine zam yapıyor. Diğer deyişle, kalan borç adeta yerinde sayıyor.
Şöyle bir hesap:
TOKİ’den 80 bin liralık bir evi ayda 500 lira ödeyerek almak istiyorsunuz diyelim. Ödemeniz gereken taksit bedelinin, 6 ayda bir enflasyon ya da memur maaş zammı oranında artacağını da biliyorsunuz.
6 ay taksit yatırıyorsunuz, 6 ay sonunda 3 bin lira ödemiş oluyorsunuz. 80 bin liralık borcun 3 bin lirasını ödediğinizde geriye 77 bin lira borcunuz kaldığını düşünüyorsunuz. Keşke öyle olsa.
Çünkü TOKİ, taksit bedelleriyle birlikte borç bakiyesine de yüzde 3 zam yapıyor. Bu durumda, siz 77 bin lira kaldı zannederken, zamla birlikte borcunuz bir anda 79 bin küsur liraya çıkıyor, neredeyse yerinde sayıyor. Yani 6 ay boyunca toplam 3 bin lira değil de bin lira ödemiş gibi oluyorsunuz. Yani sadece 6 ayda 2 bin liranız eriyip gidiyor. Yani ödediğiniz miktar sadece 6 ayda yüzde 66 değer kaybediyor.
Böyle bir ticaret dünyanın hiçbir yerinde yok. Varsa bile, bunu öngören bir tacirin ayakta durması mümkün değil.
Durmadan artan bu bakiye yükünden kurtulmak için bir yol var. TOKİ’nin sunduğu kredileri, ya da şahsen anlaştığınız bir bankanın kredisini kullanarak borcu yekten kapatabilir, parayı taksitle kredi kuruluşuna ödeyebilirsiniz. Bu ihtimalde de, evet, borç bakiyeniz sabit kalıyor, ancak faize bulaşmış oluyorsunuz.
Dolayısıyla, TOKİ’den ev almak istediğinizde iki seçeneğiniz var: Ya bitmek bilmeyen bir borcu göze alacaksınız, ya da faizle iş yapmaya rıza göstereceksiniz.
“Başımı sokacak bir evim olsun” diye TOKİ’ye müracaat eden dar gelirlilerin çoğu bu artan bakiye hesabından haberdar olmadan imzayı atıyor. Çoğu zaman da bu yükü kaldıramıyor, “illallah” edip vazgeçiyor, hissesini satışa çıkarıyor. Emlakçılara bakabilirsiniz; “cazip imkanlar sunan” TOKİ’nin hisseleri elden ele (“illallah” eden bir elden “illallah” edecek başka bir ele) dolaşıp duruyor.
Kısa bir araştırma yaptım. Artan şikayetler nedeniyle, 4 yıl önce Meclis Dilekçe Komisyonu bu sistemin değişmesi gerektiği yönünde görüş bildirmiş, ama cılız bir girişim olarak sönüp gitmiş.
Şahsen TOKİ’ye dönük estetik eleştirilerine katılmakla beraber, bunların çok da üstünde durmuyorum. Sivil mimarimiz destan yazıyormuş da, devlet mimarisi yerlerde sürünüyormuş gibi bir durum yok. Perişan hal, hepimizin hali.
Fakat, işin bu öbür tarafında, estetik vaadetmeyen, ama aslen cazip imkanlarla ev sunduğunu iddia eden TOKİ’nin bu borç sistemi şimdi milletin başını ağrıtıyor ki, bu, gelecekte devletin başının ağrıyacağı manasına gelebilir.
TOKİ’nin “kadim” estetik sorununa bizzat neşter vuran Başbakanımız, Hocamız Ahmet Davutoğlu’na öncelikli arzımızdır.