Neredeyse tüm Arap ve İslam ülkelerine dağılmış vaziyette gurbet hayatı süren Filistinliler, daha önce insanoğlunun karşılaşmadığı son derece kötü muamelelere maruz kalmaktadır. Oysa İslam ülkeleri dışında yaşayan Filistinliler o ülkenin vatandaşlığına kabul edilerek yer yurt ve iş güç sahibi olabilmiştir. İşte bu sebeple bugün Filistinlilerin büyük bir kısmı İslam dünyası dışındaki ülkelerde yaşamaktadır. Bu yüzden Filistinliler Amerika, Avrupa, Avustralya, Afrika gibi kıtalara dağılmış bulunmaktadır. Bu durumun bir neticesi olarak dünyanın hemen tüm dillerini, hattâ lehçelerini bilen yegâne halk biz Filistinliler olduk.

“Büyük felaket” anlamına gelen “Nekbe”den 70 yıl sonra Filistinliler herhangi bir Arap ya da İslam ülkesine girebilmek için hâlâ vize alabilmeyi beklemektedir. Ülkeye giriş talepleri annesini ve babasını ziyaret etmek kadar masum bir gerekçeye dayansa bile çoğunlukla vize başvuruları olumsuz neticelenmektedir. Dünyada aile efradı birkaç ülkeye dağılmış vaziyette yaşayan tek millet biz Filistinliler olmalıyız.

İstisnasız her Filistinli, “şehadeteyn” (Lâilâhe illâllah, Muhammedun Rasûlullah) sözlerini dilinden düşürmeyen ülkelerin havaalanlarında ‘özel bir muamele’ye tâbi tutulmaktadır. Filistinliye hiçbir ülkeye giriş izni verilmez, çünkü vatansızdır. Herhangi bir Arap ya da İslam devletinin sınırlarına yaklaşacak olsa üzerine ateş açılır.

Filistinliler 40 yıl öncesine kadar bu tür kötü muamele vakalarını kayıt altına almaya çalışıyorlardı. Ancak, bu kötü muameleler her gün tekrar eden vak’a-i âdiyeden olunca Filistinliler bu kayıtlarını sildiler. Sadece şehitlerin isimlerini kayıt altına almaya başladılar. Tabii ki kâtilden hiç bahsetmeden! Zira kâtil genellikle dost bir yöneticinin başında olduğu dost bir ülkeye mensup oluyordu! İsrail’e aleni vaatlerde bulunan bu yöneticiler kapalı kapılar ardında Filistinlileri ölümle tehdit ediyorlardı!

Filistinlilere karşı İsrail’in başlatıp Esed ile Kaddafi’nin Lübnan’da sürdürdüğü 1982-83 trajedisi, 200 binden fazla Filistinlinin Batı ülkelerine hicret etmesine yol açmıştı. Aralarından yenilikçi ve başarılı birçok insanın çıktığı bu göçmenler kısa sürede o ülkelerin vatandaşları olarak gittikleri toplumlarla bütünleşmişlerdir.

Son Suriye trajedisi de yaklaşık 80 bin Filistinlinin Batı devletlerine gitmesine yol açmıştır. Onlardan binlercesi Yunanistan’a takılıp kalmış vaziyettedir. Bunlara ilave olarak çok sayıda Filistinli zorbalıkla kamplarından çıkarılmış olup hâlen Halep ve İdlib’in kuzeyinde yer alan kırsal kesimde, çöl bölgesinde çadırlarda yaşamaya çalışmaktadır.

Binlerce Filistinli Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) tarafından “mülteci” statüsü alma hakkından mahrum bırakılmaktadır. Böylece Filistinliler büyük ülkelerimizde her şeyden soyutlanmış olarak gerçek bir mahrumiyet hayatı yaşamaktadırlar. Kimilerimiz de medya mensuplarının ve kameraların asla giremediği çöl çadırlarında hapis hayatı yaşamaktadır.

Yeni bir “17 Nisan Filistinli Esirler Günü”nü yine buruk kalplerle idrak ettik. Çünkü; Gazze kuşatma altında, Batı Yakası yerleşimcilerin istilasına uğramış durumda, Kudüs adım adım Yahudileştirilmekte, Filistin diasporası olarak bizler hayatımızın en çetin günlerini yaşamaktayız, zira BM yasaları gereğince “mülteci” bile olamıyoruz! Kısacası, her şeyimizi yitirmiş, anlamsız sayılardan müteşekkil bir topluluk hâline gelmiş durumdayız!

Tüm Arap ve İslam ülkelerinin liderlerine teşekkür ediyorum… Çok teşekkürler… Filistin’i kurtarmak için 70 yıldır bize göndermekte olduğunuz un çuvallarını hep aldık. Ancak, bize insan muamelesi yapmanızı beklemeye devam ettiğimizi de bilmenizi isterim.

Teşekkürler… Zaferlerinizi kutlayın…

Çeviri: Fethi Güngör