Gençliğin ruhunda zaten var olan agresiflik ve şiddet gibi örüntüler bu gibi saçmalıklarla daha da fazla gün yüzüne çıkmakta ve gelecek adına umutsuzluğa neden olmakta.

Selamun aleyküm sevgili okur, sevgili genç kardeşim. Geçen haftaki yazımıza yaptığınız yorumlar için hepinize teşekkür ediyorum. Geçen yazıda gençliğin belli başlı sorunlarından dem vurmuştuk ve o sorunları nasıl aşarız diye bu yazımızı referans göstermiştik. Bir hafta içerisinde gelen yorumlar, gördüğüm ve yaşadığım olaylar bana gösterdi ki evet doğru yoldayız ve devam etmeliyiz.

*****

Gençlik gibi, insanın en dinamik, en romantik, en korkusuz, belki de en verimli döneminin incelenmesi; gelecek temellerinin sağlam atılması için birincil şarttır. Çünkü geleceğe gençlerle yürüyebiliriz.  Neticede ‘Ne ekersek onu biçeceğiz’… Gelişen ve değişen teknoloji şartları genç bireyleri toplumdan koparmakta ve çevresine yabancılaşmasına neden olmakta. Gençlik ruhsal acıdan toplumsallaşma süreci dışında kaldığı takdirde; yüksek idealler yerine, insanlara karışmaktan hoşlanmayan, çaresizlik içindeki psikolojik-ruhsal yapılarıyla kırıcılık, agresiflik, şiddet ve vahşet gibi örüntüler geliştirmekte ve cağın hastalığı biçimine dönüşebilmektedir.

Gençlerimiz toplumsal gerçeklerden uzak sanal bir hayat yaşamakta ve medyadan çok etkilenmekte. Özellikle genç bireylerin okuldan-işten geldiği saatlerde yayınlanan izdivaç programları, moda programları gençlerimize kötü örnek olmaktadır. Bu programlar insan ilişkilerine zarar vermekte ve aile yapısına bozmakta. Burada programları eleştirmeyeceğim (şimdilik) ama dikkat çekmek istediğim bir husus var ki gençlik açısından çok çok önemli. Bu programlarda genç kızlarımız, kadınlarımız aşağılanmayı bırakın adeta ikinci sınıf insan muamelesi görülüyor. Buradan kadın haklarını savunan STK’larımıza sesleniyorum; bırakın salon doldurup boşaltmayı kanayan ve kangren olmaya doğru giden bu sorunu yüksek bir sesle dile getirelim. Gençlerimiz bir bataklığa saplanmış ve bu durum kimsenin umurunda değil. Gelecek adına endişe duyma katsayımız giderek artmalı. Genellikle bu program kuşaklarından sonra ana haber bültenleri başlamakta. Haberlerin çoğunluğunu ne oluşturuyor; ‘gençler arasında çıkan çatışma sonucu’, ‘madde bağımlısı genç kurtarılamadı’, ‘genç, kız arkadaşını bıçakladı’ vs. vs. diye gitmekte değil mi? hep böyle uzayıp giden genç.. genç.. genç.. başlıklı haberler görüyoruz. İşlenen suçların altında televizyon ve böyle saçma sapan programlar var. Gençliğin ruhunda zaten var olan agresiflik ve şiddet gibi örüntüler bu gibi saçmalıklarla daha da fazla gün yüzüne çıkmakta ve gelecek adına umutsuzluğa neden olmakta. Genç kardeşim başarısızlıktan yeni şeyleri denemeye korkacak kadar korkmayacağız. En üzücü hayatların özeti şu üç kavram ile tanımlanabilir: yapabilirdim, yapardım, yapmalıydım. Olsun gençlik olarak bu gibi sorunlar bizleri yıldırmayacak ve ‘yapmaya çalışıyorum, yapıyorum, yaptım’ diyerek sorunların daha da üstüne gideceğiz. Gençliğin bu sorunlarının çözümü için çok önemli bir silahı var; ‘İnanç’. Kime, neye, nasıl inanç.. dediğinizi duyar gibiyim. Haftaya tamam inşallah çözümleri tartışmaya başlayacağız.

*****

Görüldüğü gibi gençlik üzerine söylenebilecek sorunların boyutları o kadar çok ki, bunları bir köşe yazısında ortaya koyabilmek; sınırlarımızı oldukça zorlamamızı gerektirmektedir. Biz geçen yazımızda sıralamış olduğumuz problemler silsilesinin çözümlerine yönelik bir kaç kelime edecekken kendimizi yine gençliğin o işin içinden çıkılmaz problemleriyle baş başa bulduk. Acelemiz yok demeyeceğiz acelemiz var her geç kaldığımız gün bir genç gitmekte, bir nesil bitmekte.  Sağlıcakla kalın… Umut var olun sevgili okur…