En güzel yazılar, şiirler hep Eylül’e yazıldı.Eylül’ün adını ezberledi herkes.Bütün aylar unutuldu Eylül hatırlandı. Eylül’de inildi sahillere.Eylül gecelerinde üşündü, ellere el, omuzlara şal alındı…

Yapraklar renklerinin en güzel tonuna Eylül’de ulaştı.

İkindi sonu Üsküdar’dan İstanbul’u seyredenler Süleymaniye’nin en güzel pozlarını Eylül’de izlediler. Güneş en güzel Eylül’de battı…

Üsküdar evlerinin camları altınla kaplandı. Doğu’nun değeri Eylüllerde hatırlandı.

Eylül’ü Eylül yapan sadece güneşin artık eğik gelen ışınları değildir.

Eylül uzaklıktır.

Uzaklıktır, gidenler Eylül’de gitti, dönmesi gerekenler dönmedi. Fizik kurallarına göre uzaklaşan iki cisim arasındaki çekim kuvveti, mesafenin karesiyle orantılı olarak azalır. Âh Eylül öyle mi, ne kural tanır ne fizik. Özlemilk adımda başlar, gitmekte olan uzaklaştıkçamesafenin küpüyle orantılı artar…

Kimbilir bundandır belki de onca metnin, yapılanbestenin, artık eğik gelen güneş ışınlarından kaynaklanan renk cümbüşüne, bizde oluşturduğu egzotik tropikal algıya değil, hepyanımızda bulunmasını arzu ettiklerimizin olamayışına yazılması…

Buraya kadar tamam. Hayrını görsün yazanlar da yazılanlar da…

Kendimize bakalım , biz bu öykünün neresindeyiz?..

Biz Güz’üz…

Baharı yazı geçerek gelmedik buraya, ezelden beri Güz’üz biz.Güz doğduk Güz gideriz.Başka mevsimler nasıldır bilmeyiz…

Bilmeyiz zira bize Güz olmayı lâyık görenler, Kış’ı gösterip Güz’e razı ettiler. Yalnız kendimiz yaşayalım güzelliklerini diyeEylül’ü ay olmaktan çıkardılar, ondan, hiçbir mevsime bağlı olmayan, istedikleri vakit kullanabildikleri muhayyelbir zaman dilimi ürettiler…

Kim ki “Her gün güneşi değişik açıdan gören bu mübarek topraklar bizim, şudeniz, şukıyılar, şurenkler, şu göller bizim, çilekeş insanların da hakkıdır Eylül’ü yaşamak”dedi, fırtınalar saldılar üzerine, seller, boranlargönderdiler…

Güz’üz biz…

Biz; yani öykünün ortalarında bir yerlerde, poyraz soğuğunda üşüyen ellerimizle dökülen yapraklarımızı defnederken, bir gün bahar gelir umuduyla kırılmadan fırtınalara direnen dallar işte…