İnsan ruhunu inşa eden bir çok şey için demode diyorlar. Şiir demode, ahlak demode, namaz demode. Yıllardır, çoğu parçası kan ve gözyaşı pahasına elde edilip önümüze gelmiş birikimimizi demode diye bir kenara attık.

Twitter’ın 140 karakterlik aforizmalarıyla kendini inşa edenlere dili ağır gibi görünür ama hayatın kakara kikiriden ibaret olmadığını düşünen her müslüman Aliya İzzetbegoviç’in “Doğu ve Batı Arasında İslam” kitabına en azından göz atmalı. Rastgele bir sayfa açıp bir kaç paragraf okuyunca bile sizi içine alıp sarıp sarmalıyor. Mesela kitabın bir yerinde şöyle diyor Aliya:

“Materyalistler dikkatleri her zaman eşyanın dış manzarasına celbedip, ilmin noktai nazarlarını insan ruhunu inkar etmeğe uygun bir şekilde vazedeceklerdir.”

Paris’te Concorde Meydanı’ndan Tuileires bahçelerini geçerek ulaşılan dillere destan o Louvre müzesinin estetik duvarlarına bakınca bende uyanan ilk duygu şu olmuştu: Duvarlar estetik evet, ama belli ki hamurunda kan ve gözyaşı var. Bize güzellik diye pazarlanan parlak, ışıklı ama insan ruhuna yabancı hiçbir şey kalbimize nakşolmuyor. Kıyas bile edilemez ama gâvurun hiçbir sanat abidesinde, mesela Süleymaniye’nin duvarlarında sizi sarmalayan sıcaklıktan eser yok. Bize ustalıkla pazarlanıyor her şey. Evet her şey. “Güzel” bile pazarlanıyor. Kartpostal güzelliği bunlar. Durağanken zarif, içine girince leş.

Oysa insan ruhunu inşa eden bir çok şey için demode diyorlar. Şiir demode, ahlak demode, namaz demode. Yıllardır, çoğu parçası kan ve gözyaşı pahasına elde edilip önümüze gelmiş birikimimizi demode diye bir kenara attık. İnsani olana sarılıp “surda bir gedik açma” coşkusuyla yanıp tutuşanları hamasetle, hayalcilikle, sürreel olmakla, hep aynı şeyi söyleyip durmakla yaftalıyoruz.

Kulağımıza sürekli ilk görüşte aşık olacağımız parlak fikirler fısıldıyorlar. Oysa hakikatin peşinde koşmak değil mi aslolan? Sürekli yepyeni şeylere aşık ediyorlar bizi, kadim sevgililerimize ihanet içindeyiz.

Unuttuğumuz mısraları yeniden mırıldanmaya başlama vakti. Bir zamanlar elimizden düşürmediğimiz ciltleri yıpranmış kitaplara dönme vakti. Bize insan ruhunu inkar etme duygusu aşılayan tüm modern zaman hilelerine karşı uyanık olma vakti. Vakit; zor olanı yapıp, bunca “değiştir artık bu kafayı” sesine kulak asmadan, neyi kaybettiğimizi hatırlama vakti.

“Makro” planlara kafa patlatmak çok cazip geliyor bize. Konjonktür müthiş teoriler üretmeye müsait. Bir şeyin uzmanı olmak an meselesi, Twitter’a şöyle bir göz atmaya bakar. Bütün bu hengamede hakikatin peşinde koşmaktan vazgeçmemek lazım. Aliya’nın dediği gibi “insan ruhunu inkar etmeye uygun şekilde vazedilen” her şeyden kendimizi korumak lazım.

———————————————————————————————————————————–

Gâvurca-Türkçe Sözlük

Gavurca: Dünya vatandaşlığı

Türkçesi: Köksüzlük, paryalığı peşinen kabul…

Kendisini tanımlarken, böylesine ağır bir aşağılık kompleksine başvuran insanlar topluluğu türedi modern zamanlarda. Nerelisin diye sorulunca “ben dünya vatandaşıyım” diyorlar. Gönüllü köleliği kabul ediyorum diyorlar yani. Dolaşım hakkı olmayan, vizesi hatta pasaportu bile olmayan; yaşadığı toprağı, evini, annesini beğenmeyen bir güruh.

Elini uzatmış, “beni kurtarın buradan, sizin köleniz olmaya razıyım” diye yalvaran bir anlayış. Gavur, “dünya vatandaşı” kavramını pazarlarken alttan alta azgınlığı da körüklüyor. “Oralar güzel değil, bizim buralarda rahatça kölelik yapabilirsin diyor.” Bizim dilimizde bunun adı, elindekini hor görmek; beslendiği kaynakların ümüğünü sıkıp yok etmek; yediği kaba pislemektir.

Dünya vatandaşlığı, “ben her türlü farklı inanç ve kültüre eşit mesafedeyim.” naifliğiyle aklanmaya çalışılsa da aslında körpe dimağları ifsat eden bir akıl bulandırma oyunu. Kökü de kökeni de gavurcadır. Her türlü inanca eşit mesafede olmak ne demek? Bağım yok, köküm yok, kırmızı çizgim yok. Al beni savur demek.

Dünya vatandaşı olmak “hep vermeye”, “evet efendim, peki efendim” demeye peşinen gönüllü olmak, maça on-sıfır geride başlamak demektir. Kök salmamış ideolojilerin kolayca savrulması için benzersiz bir zemin, ahlakın çerçevesini parçalamak, ar perdesini yırtmak için bulunmaz bir sebeptir. Allah (c.c.) çoluğumuzu çocuğumuzu korusun…