Nairobi denilince ne geliyor aklınıza? Sokaklarda insanları parçalayan arslanlar, aç çocuklar, pis kara suratlı herifler toz toprak içinde ellerinde tüfeklerle birbirlerini avlıyorlar. Ya Londra! Londra öyle mi ya?

Londra denince aklınıza nasıl bir manzara geliyor. Hafif kapalı bir hava, -birazdan yağmur yağacak- düzgün sokaklar, muntazam binalar, trafik makul, korna sesi yok. Fevkalade bir atmosfer. Kapılardan geçerken birbirine muhabbetle selam edip yol veren trençkotlu düzgün giyimli tıraşlı adamlar. Vesaire.

Peki Nairobi denilince ne geliyor aklınıza? Sokaklarda insanları parçalayan arslanlar, aç çocuklar yol kenarlarında yerlerde sürünüyorlar. Yol kenarı dediysem de yanlış anlamayın. Yol filan yok. Pis kara suratlı herifler toz toprak içinde ellerinde tüfeklerle birbirlerini avlıyorlar. Dev sürüngenler, ilkel kabileler, sefalet ve açlık manzaraları…

Bazen önemsiz bir spotun içinde…

Özellikle İngiliz medya kuruluşları kodluyor beyinlerimizi. Bize bir resim çiziyorlar ve buna inandırıyorlar. Bunu bazen uzun uzun belgeseller çekerek sokuşturuyorlar kafalarımıza bazen önemsiz sayılabilecek bir haberin ufacık spotunda… Sadece Afrika mı? İçinde Türkiye geçen hiçbir haberin, hiçbir film sahnesinin gerçekle alakası yok.

Kendimizi Gâvurların üzerimize boca ettiği her türlü dezenformasyondan korumalıyız. Onlardan gelen her şeye temkinli yaklaşmalıyız. Ne Afrika öyle bir yer ne Londra öyle. Ne Türkiye’de insanlar fes takıp dükkan önlerinde miskin miskin pinekliyor ne Paris aşkın ve şiirin şehri. Ak diyorlarsa karadır o; öyle diyorlarsa kesin öyle değildir emin olun.

Kendinizi koruyun. Gâvurun dili yakıcıdır. Kutsalınıza savaş açmışlardır onlar. Elinizde “Gâvur medyasını anlama kılavuzu” olmadan kaptırmayın kendinizi söylenenlere.

“Lütfen ülkem hakkında güzel şeyler söyleyin”

Nijerya seyahatimde bir taksici yalvaran gözlerle bana şunu söylemişti;

-Lütfen ülkenize dönünce bizim hakkımızda kötü şeyler söylemeyin.

Nasıl kötü şeyler söylerim? Afrika’da sorun yok mu? Var. Küçük çaplı üç kağıtlar var. O kadar masum üç kağıtlar ki bunlar, anlatamam. Çocuksu saldırganlıklar. Gâvurlar gibi takım elbiseyi üstlerine geçirip, bayındır şehirlerdeki yüksek binalarda, tıraşlı adamların yaptığı gibi sinsice ve alabildiğine acımasız kötülükler gibi değil.

Afrika’da otel odamda BBC kamerasının kesin zoom yapıp dünyaya servis edeceği kertenkeleler dolaşıyordu, evet.

Ama ne var ki bunda. Cebimde de Visa, üstümde de Levis, gırtlağımda da Marlboro dolaşmıyor mu zaten.

Gâvurca-Türkçe Sözlük

Gâvurca: Empati

Türkçesi: Senden adam olmaz, bana benze.

TAKDİM

Gâvurlar kelimelerle de saldırıyorlar bize. Neslimizi korumamız lazım. Kelimeler bazen yakıcı bir etkiyle toplumları ifsat ediyor.

Gâvurların üstümüze acımasızca saldığı ve ortalıkta ulu orta dolaşan bazı kelime ve kavramların aslında neye tekabül ettiğini anlamaya çalışacağız.

Bu gayretimiz, ilgili kavramları hayatımızdan bütünüyle çıkarmaya yarasa ne güzel olur. Haydi Bismillah! Tevfik Allah (cc)’tan.

Empati. Matbu sözlüklerde anlamı özetle “kendini başkasının yerine koymak” olarak geçer. Ağır bir Gâvurca kelimedir. Gâvurların, özgüven kazanmış toplumları uyuşturmak için icat ettikleri bir safsatadır. Kişisel gelişim teranelerinde “bir insanı tanımanın en iyi yolu empati yapmaktır” gibi cümlelerle pazarlaması yapılır.

Kavramın önünü arkasını iyi anlamak ve bu kavramın mikrop gibi toplumun ortasına salınmasındaki tehlikeye dikkat çekmek için hangi bazı durumlarda önümüze çıktığına bakmak gerekir. Örneğin Gâvurların dahiyane bir buluş gibi pazarladıkları bu kavramı, kendilerinin asla kullanmadıklarıyla işe başlayabiliriz. Siyasi açıdan empati yapmazlar. Sosyal açıdan empati yapmazlar. Kendilerini senin yerine koymazlar. Koyamazlar. Hiçbir Gâvurun, kendisi gibi olmayanı empati yoluyla anlama gayretinde olmaması acayip değil midir?

Empati yap, yani kendini benim yerime koy; oradan değil buradan bak. Sen buradan bakınca orada hiçbir şey kalmayacak çünkü. Asıl olan benim. Beni anlamak istiyorsan kendini de al buraya gel. Senin bu tarafa geçerek bıraktığın boşluğa buradan bakalım. Yaşanan şeyi anlamanın önemli bir yolu da o şeye nereden baktığınla da feci halde ilişkilidir çünkü.

Ebu Cehil

“empati yap” dese

Hadi biraz abartarak anlatalım, Mekke’de kurulu düzeni alt üst eden Resulullah’a (sav) Ebu Cehil’in “empati yap” dediğini farz edin. “Kendini biraz da bizim yerimize koy.” dediğini… “Kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyoruz ama sor bi neden? Kendini benim yerime koy. Anlamaya çalış beni.” dediğini…

Oysa tam tersine empati yapmadan yani burada ayaklarını sağlam olarak yere basarak karşıdakine bakmak gerekir. Gâvurun istemediği taraftan bakmak gerekir. Karşındakinin ne söylediğini gerçekten anlamanın ilk yolu, önce onun karşıda olduğunu kabul etmekten geçer. Eğer anlamaya çaba sarf ettiğin kişi senin zaten kardeşinse / dostunsa; ve onu anlamak için empatiye ihtiyaç duyuyorsan dostluğunu kardeşliğini gözden geçir.