Yoksa sen “Her şey bitti!” mi sanmıştın? Kaleler fethedildi, mevziler temizlendi, hendekler geçildi, azımız bereketlendi, çoğumuz paklanıp temizlendi, zaman saadet asrına, mekân medeniyet iklimine tebdil etti mi zannetmiştin? Atından inip, ellerini yıkayıp, bir gölgenin altında gökten gelmesi muhtemel bir müjde işareti mi beklemekteydin?  

Öyleyse sana kötü haberlerim var! Her şey yeni başlamadı belki ama her şey tam gaz devam ediyor. Firavunlar ve askerleri, arkadan olanca öfke ve nefretleri ile geliyor. Musa ve imanlılar, önlerinde uzayıp giden denizin yarılmasını bekliyor. İsa hâlâ firari. Nehri geçmedi Tâlut’un askerleri. Eyyûb yitirmedi servetini. Yakub’un gözleri, görmekte olup biteni. Yusuf’u karanlık kuyuda bıraktı kardeşleri. Nuh, tersanesinden henüz indirmedi gemiyi. Lût’u ziyarete gitmedi kavminin erkekleri bir gece vakti. İbrahim, kurban etmeye yeltenmedi İsmail’i. İblis,  Adem’in sadrına üflemedi en tehlikeli vesvesesini.

Mekke hâlâ bildiğin Mekke! Yesrib, daha dönüşmedi Medine’ye. Yeni ittifaklar konuşulmaya devam ediyor uzun çöl gecelerinde. Hamza hâlâ aslan avında. Nifak tuğlaları yükseliyor dırar mescitlerinin duvarlarında. İfk, hâlâ müfteri dudaklarda durmakta. Fevc fevc gelen kabile kervanlarına bakma. Bir haramî baskınına bakar her şey icabında.

Şimdi her zamankinden daha çok ihtiyacımız var denizleri yaracak bir asaya. Görenleri mest eden bir yed-i beyzaya. Eyyub’un sabrına, Talut’un ordusunun kararlılığına. Yusuf’un arkadan yırtılan gömleğine, rüyaları hayra teviline. Davud’un nefesine, Süleyman’ın kuş diline. İki cihan serverinin sünnet-i seniyyesine, Ebubekir’in sadakatine, Ömer’in cesaretine, Ali’nin ilmine…

Neden mi?

Çünkü güçlerinin sonuna kadar yüklenecekler. Salladıklarında yıkılmadığımızı gördükçe daha bir asılacaklar kollarımıza ve ayaklarımıza. Bizi biz yapan mana ve mefhumlardan başlayacaklar meselâ. Yoldaki “Muhacir”imize, yolcumuzu misafir eden “Ensar”ımıza, mihraptaki “İmam”ımıza, minberdeki “Hatib”imize, önümüzdeki “Önder”imize, “İlim Yayma” sevdalılarımıza, Kuran kurslarımıza, her şeyimize akla gelmedik yöntemlerle cephe açacaklar.

Ne varsa bizce süflî olan, üzerimize yıkacaklar. Ulvî gördüğümüz her bir değere çaktırmadan çatacaklar. Çünkü beyaza atılan lekenin nasıl duracağının farkındalar.  Heybelerinde kelimeleri nihayetsiz. Etki alanları ve bağlantıları da öyle. Bizse kendi halimizdeyiz; sevaplarımızı kapatmaya çalışan, günahlarından tövbekâr olan müminler olma niyetindeyiz.

Demem o ki yiğidim, ye’se kapılma! İşlemediğin cürümün mahcubiyetini çekme. Ezilip büzülme! İçimizdeki beyinsizler yüzünden aklını çeldirme! Bir inşirah oku sıkıntılarına, göğsün genişlesin. Bir Felak ardından bir de Nas, cümle şeytanlara; vesveseleri dillerinde düğümlensin. Değil mi ki sen kutlu bir müjde üzeresin…