Muhalefet, en genel ifadeyle, fikrî ya da fiilî bir oluş sistemine karşıt pozisyon alma durumu biçiminde ifade edilebilir.

Kavramın mizacını politika çapında berraklaştıralım:

Hakikat örtülerine sığınan, acı doğruları fiyakalı yanlışlara satmayan, ilke ve şeref sahibi bir duruş…

İdeal, iyi niyetli muhalefet karakteri budur.

Değişim arzulayan her eleştiri hamlesi, sokak tabiriyle ‘’dış güç’’ dinamiklerinin dayattığı algı oyucu faaliyetlere göre değil; her koşulda devlet/millet menfaatlerini ön planda tutan ve olası kaosların önünü tıkayan bir teknik üzerine hacim bulmalıdır…

Sahte de olsa, dünyanın her yerinde; herkesin, her milletin, her devletin bir hakikati var.Her yapı, her zümre, her sistem kendi hakikatini belirlemiş durumda. Dolayısıyla tüm o yerleşik hakikatlere göre işleyen standart bir muhalefet ahlakı mevcut. Keskin haysiyet çizgileri olan bir itiraz mekanizması söz konusu.

Fakat güncel Türkiye’yi bu düşüncenin dışında tutuyorum.

Yaklaşık iki asırdır kültürel iktidarı haiz bir ideoloji şubesiyle savaşıyoruz. Yaklaşık iki asırdır, etki alanlarına girmeyen tüm ötekilere zorbalık yapıyorlar. Tepeden tırnağa uyuyan ve uyutan, eğitim sistemimizle zorla ezberletilen klasik(!) tabuları afyon niyetine yutan ve yutturan bir güruhtan muztaribiz… İki asırdır bu toprakların mukaddesatına ihanet ediyorlar. İki asırdır, kuşaktan kuşağa, bu millete zulmediyorlar.

Şu an muhalefet kürsüsündeler.

Ne kendi ülkelerini ne de övmeye doymadıkları çürük Batı uygarlığını tanıyorlar. Kimlikleri kiralık. Aidiyet hissettikleri tüm değerler ithal. Beynelmilel ortaklıklarına güveniyorlar. Demokrasi surlarıyla korunan özgürlük sahalarında, gözümüzün içine baka baka hakikatlerimizi doğruyorlar. Hepsi, kolonyal düzenin birer proje ürünü sanki. Hepsi, fabrika çıkışlı birer insan profili… Zihni sürekli işlenen, idraki abluka altına alınan, aklını pazar malı kılan insan kisveli robot kişilikler…

Dünyanın hiçbir yerinde, kabaca portrelediğimbu kitlenin zihin yapısına eş bir ideolojik sınıf olduğunu düşünmüyorum. Sosyo-politik düzeyde, ihanetin cehaleti bu kadar rahat yönetebildiği başka bir muhalefet kalıbıtanımıyorum.

Muhalefet, bir yönden; muhabbettir, yarenliktir. Bir uğurda, bir mukaddeste gerektiğinde farklı düşünüp en nihayetinde doğruda birleşmektir. Racon budur: Düşmanla değil, kendinden olanla halleşmek… Eleştiri, ancak böyle bir samimiyet çatısı altında yapılırsa hizmet niteliği taşır. Ancak böyle bir ahlakla ideal ölçüye varır.

Türkiye’de putperestliği çağdaşlıkla karıştıran ekolün yaşam alanımıza ektiği fikir tohumları, maalesef hiçbir zaman bu ülkenin mukaddeslerine uygun bir tavırda filizlenmemiştir.

Ne hazindir ki Türkiye’de, mezkûr güruha mahsus ideoloji tarımı, temel ahlak tabiatına aykırı bir ‘’gelişme’’ şemasına göre şekillenmiştir. Ve sosyal dehanın cevherinde güller açtırmak yerine,hakikat mayamızın namusuna musallat olan ‘’sabit fikir’’ mahsulleri yetiştirmiştir.

Durmuyorlar.

Yaşadığımız şu musibet çağında, dünya genelinde her gün binlerce insanın öldüğü şu acı günlerde dahi; bozuk ve bozguncu fıtratlarından zerre sapmıyorlar.

İşimiz zor…