Klasik bir solcunun tiyatro gösterisine gittim geçenlerde. Seksenine gelmiş, yoksulluk-işçi hakları edebiyatıyla çuvalla para kazanmış, sahnede devlet liderine her türlü hakareti edip de “özgürlük yok-diktatör var” diyen, Nazım’dan beriye gelememiş. Kafası parlayan ama zihni boş, süslü kelimelerle konuşan ama manası çürük cümlelerin sahibi, ihtiyar ama genconun tekiydi. Adam şiirlerle bir kompozisyon kurmuş, okuyor, konuşuyor. Oyun boyunca “vatan millet hikâye”, “direnin, çocuklarını askere ölmeye göndermeyin”, (şehitliği de vatan savunmasını da vatanseverliği de zerre anlamamış, cahil herifler) minvalinde şiirler okudu durdu. En sonunda ne yaptı? İki cümle iki cümle şiirlerden karma yaptı, araya Çanakkale içinden şiirinden de iki cümle koydu. Hop! Al sana milli sol! Herkesin aklında Çanakkale kaldı tabi, kimse vatan millet hikâye şiirini hatırlamadı. Saçma salak bir doğaçlama oyun ile devlet liderine her türlü hakareti etti, doğaçlamanın sonunda özgürlük yok-diktatörlük var klişesine bağladı. (Tabii, özgürlük yok bu ülkede. Terör partisi canlı bombaları anar, PKK övücüsü kadın il il gezip oyununu oynar, sahnede lidere küfür bile edilir, sosyal medya zaten kötülük çukuru, şehidi biz veririz ama faşist biz oluruz, yine de özgürlük yok.) Tabii arada dinin, yoksulları öte dünya ile avutması tarzında hiç değişmeyen, üstüne konmayan, artık kabak tadı veren klasik solcu cümleleri.  Adamların ağzından çıkan sloganlar hiç değişmiyor be kardeşim. Ha bak bir de Nazım Hikmet’in vatan haini şiiri. Vatan mızraklı ilmihalse ben vatan hainiyim diyor ya hani. (Evet, vatan mızraklı ilmihal ve siz hainsiniz.) İşte Allah adildir. Nazım’ın aracılığıyla yüz senedir bu ülkenin solcuları “Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala” diyor. Sonunda da tabi ayakta alkışlandı. Ne dedikleri dikkate alınmıyor çünkü bu adamların. Solun kültürel iktidarı senelerce öyle bir konuma getirmiş ki bu herifleri, adamlar pir-üstad-usta, ne derlerse ne yaparlarsa haklarıdır.

İkiyüzlü kardeşim bu insanlar. Vatan millet hikâyeyse neden Çanakkale şiiri okuyorsun? Dertleri başka çünkü. Herifler sevmiyor bu ülkeyi, ülkeyi de değerlerini de. Çıkalım bu olaydan. Ensar Vakfı olayını düşünün. Ne oldu? Müslümanlar sapık, tacizci oldu. Sadece Ensar Vakfı değil, hepsi kapatılmalı oldu. Günlerce yer yerinden oynadı. Lut kavminden biri, gram zekası-sanatı olmayan bir dangalak çıktı, milyonlarca insana cinsel organını gösterdi ve gündem falan olmadı. Niye? Çünkü kendi cenahlarından biri yaptı. İşte bu ülkede taciz onların ikiyüzlülüğü yüzünden bitmiyor. Adamlar bütün Müslümanlara çok eşli evlilik yapan, karısını her gün döven, çocuklara yönelik sapık eğilimleri olan insan muamelesi yapıyor ama gayrimüslim insanların sapıklıklarını görmüyor, duymuyor, konuşmuyor. Sartre ile Simone evliydi, hayatları boyunca birbirlerini aldattı. Aldatmak da denmez, haberliydiler. Bedenin bir insanın kölesi olamayacağını, özgürlüğü falan savunuyorlardı. Simone’u ve ideolojisini savunan kimse eşini kıskanamaz. Sartre da sübyancıydı mesela. Bu karı kocanın kitaplarının İslam’ı anlattığını düşünsenize… Sadece o da değil. Chaplin de sübyancıydı, zorla yapıyordu hem de. Hamile bıraktığı kızlar arasında 13 yaşında olan bile var. Evinde toplu seks partileri düzenleyen biri. Partiye katılanlardan biri de Hitchkok. Zaten Kuşlar filminde de bir oyuncuyu taciz ediyor. (Filmlerine lafım yok ama sapık oğlum bu herifler.) James Joyce’un mektuplarındaki sapıklıkları yazmaya elim varmıyor. Ama bunlar Batılı aydın, bizim Müslümanlar sapık. “Allah’ın hanım kullarına vurmayın! Hz. Muhammed’in yanına pek çok kadın geldi, hepsi de eşlerinden şikâyetçiydi. Bu adamlar sizin hayırlılarınız değillerdir” kudsi hadisine sahip bir dini kadına değer vermeyen, dövülmesini emreden, zorla evlendirilen falan filan konuma getirdiler. Bu Peygamber’i çocukla evlenen (tövbe estağfurullah) biri yaptılar. Ama o salaklar; “kadına aşağılık” diyen, “kadının yanına gidiyorsan kırbacını al” diyen Nietzsche’yi, “kadınlar doğanın bir garabeti, evcilleştirilmiş bir hayvandan biraz daha üstün” diyen Aristo’yu, “kadınlar sürtük, kötülük yatağıdır” diyen Pavese’yi, “kadın zihinsel anlamda miyoptur, kadın başını erkekle eşit derecede tutmamalı çünkü erkekten aşağıdadır, kadını onurlandırmak saçmadır, kadın müzik, resim, edebiyat gibi sanattan anlamaz çünkü zekası yetersizdir, çokeşlilik şarttır” diyen Schopenhaur’u konuşmayı, fikirlerini savunmayı bir halt zannettiler. Dertleri başka çünkü. Adamların derdi İslam, Müslümanlar. Kötülemek için fırsat çıkınca değerlendiriyorlar işte.  Her defasında kuru sıkıyorlar, farkında değiller. Onlar kim ki İslam’ı küçümseyebilsinler. Bize Allah’ın vaadidir: “İnanıyorsanız üstün gelecek olan sizsiniz”, “Zafer İslam’ındır” ve “O kâfirleri çok çetin bir azap ile müjdele.”