İnsanın işini severek yapması çok önemli. Evet bu bir klişe. Farkındayım. Ama bunun klişe olması, doğru olmadığı anlamına gelmiyor. Doğrular çoğu zaman tatsız gelir insana. Haklısınız. Ne yapalım öyleyse? Doğruları söylemekten vaz mı geçelim?

İnsanın işini severek yapması dedik. Bu söz, kişinin sevdiği işi yapması anlamına gelmiyor. Ve çoğumuz bu zenginliğe kavuşamıyor zaten. Sevdiği işi yapabilenin ve geçimini bu sayede temin edebilenin karşısında önümüzü ilikleriz vesselam. Fakat benim ve bu yazının mevzuu, kişinin, ne iş yapıyorsa yapsın onu severek yapabilmesi, gocunmaması.

Muhtemelen Suriyeliydi. İsmi belki Muhammed, belki Ammar, belki Ahmed’ti. Otuz yaşlarında, zayıf, esmer, hafif uzun boylu. Kağıt toplama arabasını sırtlamış, ilerliyor. Yükü görünürde bir araba dolusu kağıt. Halep’in bombalanmasının ağırlığı, kaç kağıt toplama arabasına denk gelir bilmediğim için görünmeyen yüklerini tahayyül edemedim. Ama güller vardı arabasında, iki eliyle tuttuğu demir tutamaçlar güllerle donatılmıştı. Çuvalın etrafı yaldızlı, parıltılı sünnet çocuğu yatağı süsleriyle bezenmişti. Sağ ve solda arkadan gelenleri görebilmek ve ona göre yolun kenarına çekilerek kimseye rahatsızlık vermemek adına tutturulmuş iki de ayna. Bu süslemelerle yükünü hafifletmek istediği her halinden belliydi.

Bir iki yıl önceydi bu gördüğüm. O gün bugündür aklımda iz olarak kalmıştı. Anlatmak bugüne kısmetmiş. Artık bu izden sizde de var, şimdi daha bir ahbab olduk umarım.

Daha önce birkaç Suriyeli mülteci ile görüşmüştüm. Ülkesinde doktor, iş adamı, öğretmen ama burada çaycı, işçi, kağıt toplayıcısı. Zor bir hayat elbette. Ancak ABD’yi yıkamadığım için özür dilemekten başka elden ne gelir.

Bu abiyi gördüğümde bir toplu taşıma aracının cam kenarında, hafif uykulu ve mahmur gözlerle boş boş dışarıya bakıyordum. İşe gidecektim her zamanki gibi. Ama o kare bana çok şey anlattı. İşe her zamanki gibi gidemedim o gün.

İnsanın kimden veya neyden bir şeyler öğreneceği hiç belli olmuyor. Bundan yaklaşık otuz sene önce iki ayrı coğrafyada doğmuş birbiriyle alakasız iki ayrı insan bir şekilde bir yerde karşılaşıyor ve biri diğerinde hiç farkına bile varmadan müthiş bir iz bırakıyor.

Allah çok büyük cidden.