Eyüp’ün Nişanca Mahallesi’nde bulunan Çömlekçiler Caddesi’nde küçük bir çay ocağı… Bir iş vesilesiyle buluşacağım kişinin buluşma saatine geç kalacağını bildirmesi üzerine beklemeye başladım. Bir kahve söyledim. İşletme sahibi biraz sonra yüzünde tarifsiz bir mahcubiyetle karşımda belirdi. “Kusura bakmayın lütfen. Kahve köpüksüz oldu. Bu yüzden sizden ücret almayacağım. Hakkınızı helal edin.” Her ne kadar önemli değil, sorun değil desem de dinletemedim. Teşekkür edip kahveyi yudumlamaya başlarken tefekkür edip tenevvür eyledim. Yani kahveyi içerken düşünmeye başladım ve dedim ki; “İşte bu! Türkiye kahveden para almayan esnafların omzunda yükselecek!”

Çünkü azizim, bu adam evladının boğazından haram bir lokma geçirmez. Bu adam üç kuruş daha fazla kazanacağım diye insanlığını yitirmez. Bu adam, hile hurdaya bulaşmaz. Bu adam senin silahını sana doğrultmaz. Bu adam seni yarı yolda bırakmaz.

Oğlunun boğazından haram bir lokma geçmesin diye, üstelikbin bir mahviyet ve mahcubiyetle bu hassasiyeti gösteren babanın yetiştirdiğinesil, geleceğin Türkiye’sini böyle inşa edecek. Bu maya tutacak.

Türlü hikayetle karşılaşıp bin bir şikayetle vakit tüketiyoruz. Hikayet etmenin şikayet etmek olduğunu unutalı beri, “Bizden adam olmaz” kompleksine iyiden iyiye inanmaya başladık.

Oysa azizim öyle değil! Bu esnaflar, bu babalar var olduğu sürece öyle değil!