Dil ile kalp arasındaki ilişki medeniyetimizin çok önem verdiği bir ilişkidir. Dil, herhangi bir bilgi, birikim ve hissiyat sahibi değildir. Yani sadece araçtır. Önemli bir organımızdır. Peki dile sözü aktarması talimatı nerden gelmektedir? Dil, bu uygulama talimatını akıl ya da beyinden mi alıyor? Evet talimatını beyin veriyor. Ancak onun da görevi sadece parçaları düzenlemek ve tartmak. Tarttığı malzemelerin özgül ağırlığı ise kalpten, imandan gelir. İmanın ve kalbin nurundan bağımsız akıl yürütme tek başına yeterli olsaydı, mantık kuralları içerisinde düşünen her insan tarafından dînin, emir ve yasaklarını kabul etmesi gerekirdi. Kur’an’ı okumuş, teferruatıyla incelemiş bilim adamları var; ama hakikati akıl edememiş. Okumuş yazmış nice bilim adamı, filozof v.s. v.s. akıl yeterli olmuyor. Farklı bir meleke, farklı bir nur gerekiyor. Dilin söyledikleri her ne kadar akıl terazisinden geçse de kalp ne hissederse dil onu söyler, kalp neyi haykırırsa dil onu dillendirir.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Şarm el-şeyh’te yapılan Mısır’ın geleceği hakkındaki programa katılıyor. Programda konuşma yapan Kerry, Mısır diyeceği yerde “İsrail’in geleceği için çaba harcamaya” çağırıyor. Kerry’nin konuşmasında “Hepimiz İsrail’in geleceği için çaba göstermeliyiz” demesi akıllardaki soruların netleşmesini sağladı. Adamcağız gönlünde ne varsa onu dile getirdi. Sadece burada daha samimi idi. Yılışık siyasetini yüzüne, diline maske yapmadı. İki saniyeliğine de olsa adam gibi adam oldu. Yanlışlıkla doğru yaptı yani. Dünyada sadece o mu mensup olduğu gurubu temsil eden? Tabii ki hayır. Bu hareketiyle Türkiye’deki ruh ikizi olan Kılıçdaroğlu’nu aklımıza getirdi. Keryy, bundan sonra ülkemizde John Kılıçdaroğlu olarak da anılır herhalde.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bizim bu konudaki mahir sanatçılarımızdan. Dışavurumları sosyal medyayı sallayan, yaptığı güzellemelerlehaber programları en fazla işgal eden fenomen bir isim. Hatırlayın lütfen! Sayın Erdoğan Başbakan iken milliyetçilik ve şehit aileleriyle ilgili açıklamalarını eleştirirken; “Hadi, Mustafa Kemal Atatürk’ten korkmuyorsun, utanmıyorsun diyelim, bari Allah’tan kork.”diyerek Atatürk’e izafe ettiği kutsiyeti çıkardı ortaya. Bitti mi? Bitmedi. “Biz AKP gibi söz verip de sözümüzün arkasında duranlardan değiliz.” diyerek yine başka bir hakikati dile getirmişti. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Önemli olan meselenin künhüne vâkıf olmak. Zaman zaman pot kırmak olarak değerlendirdiğimiz söylemler aslında çoğunlukla bir dışavurumdur. İçtekinin dışa vurumu.Kafanın karışıklığı dilin karışıklığına delâlettir. Kalp-Beyin-Dil üçgeni, aynı ölçü birimine tabi olurlarsa doğru orantıda hareket edebilirler. Aksi durumda John Kılıçdaroğlu, Kemal Kerry gibi ne düşündüğümüzü söyler, ne de söylediğimizi düşünürüz. Allah’a emanet olun.