Asiye, Rabia, Mahra…

Ve ismini dahi bilmediğimiz; bebeği, çocuğu, genci, yaşlısıyla yüzlerce insan…

Hiç beklemedikleri bir anda ya hayattan kopuyorlar yahut hayatları zehir oluyor.

Sokak köpeklerinin saldırısına uğrayan vatandaş sayısı her geçen gün çılgınca artıyor.

Daha önce ‘’Hayvan fetişizmi’’ başlığıyla farklı açılardan bu meseleyi yazdım, yine değinmek istiyorum. Zira karşımızda; akıl tutulmasını çoktan aşmış, bambaşka boyutlara geçmiş, cehaletin işgal ettiği hadsiz merhamet duygusuyla zihnen canileşmiş, enteresan bir kitle mevcut.

Ne kadar tecrübe yaşanırsa yaşansın, hepsini görmezden gelip hep aynı lafları geveliyorlar. Bazı olumsuz örnekleri genele yayıp, kendi pembe dünyalarında hayvansevercilik oynuyorlar. Elbette barınak şartlarından yakınan akl-ı selim vatandaşlarımız kısmen haklı. Fakat işi hayvanlara tapmaya kadar götüren dengesiz güruha karşı sesimizi yükseltmek zorundayız. Bağırdıkça, çirkefleştikçe, saçmaladıkça haklı olduklarını düşünüyorlar. Dehşet bir yobazlıkla insanların yaşama hakkına göz koyuyorlar...

Gündem olanların haricinde, bilmediğimiz, duymadığımız, yığınla saldırı vakası var. Türlü medya mecralarında ciddi protestolar yükseliyor. İstanbul’un dışında, özellikle İzmir ve Ankara’dan çok şikâyet geliyor.

Daha geçenlerde, korkunç bir videoya denk geldim. Keşke seyretmeseydim. Bir vatandaş kaldırımda kendi halinde yürürken aniden bir köpek havlayarak üstüne geliyor, adamcağız refleks olarak korkup caddeye doğru kaçıyor, caddeye adım atar atmaz kamyon çarpıyor ve feci şekilde can veriyor.

Twitter mahkemesine düşmeyen kim bilir kaç kişi var bu şekilde…

Başıboş serseri köpeklerin sakat bıraktığı, parçaladığı, öldürdüğü insanlardan söz eden sağlıklı insanlar, akıl sağlığını kaybetmiş mahlûklar tarafından vahşice linç ediliyor…

Güya ufkumuzu açmak isteyen, garip kehanetlerle beddua eden, ‘’bilinçli olsaydı ölmezdi’’ diyen, insan aklıyla köpeğinkini bir tutan…

Saçmalama sınırını aşmakta birbiriyle yarışan envai çeşit kafa var.

Ama bir tanesini olduğu gibi aktarmak istiyorum. Çünkü muazzam bir hassasiyetin beslediği hissî zekayı, orijinal bir politika analiziyle süsleyip etrafa ışık saçan bu ultra deha; muhatap olduğumuz zümrenin klasik bir portresi mahiyetinde: ‘’sokak onların çünkü korkuyorsan evden çıkma valla beyni küçük insanlarla aynı yerdeyiz bunlarında kime oy verdiği belli’’

Bu müthiş dimağa saygısızlık olmaması için kullandığı kusursuz(!) Türkçeye bilerek dokunmadım…

Kendinden başka kimsenin hayvan sevmediğine inanan kalabalıklar; cemiyet için hayatî bir tehdit artık. Bazısı dernekleşip hukuki yollarla terör estiriyor. Çoluk çocuğu, hısım akrabası ölen insanları bile dava edecek kadar çıldırmış haldeler.

Ben bu geri zekalıların keyfine göre yaşamak zorunda değilim.

Kimse değil.

Mama mafyasının ticari kaygıları da umurumuzda olmaz.

Keşke bu zihniyet, pılısını pırtısını toplayıp, zerre tanımadan lıkır lıkır yaladığı Avrupa’ya, Amerika’ya gitse de dünyanın kaç bucak olduğunu görse.

O zaman belki hayvanseverliğin kendi anladıkları gibi minnoş bir sevgi pötürcüklüğü olmadığını anlarlar. Hatta iddia ediyorum pek çoğu, önlerine konacak prosedürleri uygulamaya bile tahammül edemez. İçtimai huzuru bozan en ufak bir hatada ödeyecekleri maddi ve manevi bedelleri karşılamaya maçaları yetmez…

Mesele özetle şudur:

Medeniyetin, sosyal nizamın merkezinde ‘’insan’’ vardır. Hayvanlar ise bu düzenin önemli bir unsurudur. Farkı iyi gözetmek gerekir. Tabii ki onlarsız olmaz. Zaten aklı başında biri hayvanlara eziyet edilmesini de savunmaz. Sonu özürle ve ölümle biten hiçbir hayvan sevgisi, insan hak ve özgürlüklerine engel olamaz. Hayvanseverlik kisvesindeki katil romantizmler, devletin alacağı sert tedbirlerin önüne geçmemelidir. Sokak hayvanları, barınaklar, illegal çiftleştirmeler, hayvan ticareti ve sair; bu mevzudaki bütün faktörlere ivedilikle müdahale edilmelidir.