Ey Kürt kardeşim! Ey Allah’ın dağını, bağdaki sana tabut diye biçenlerle savaşan sen! Ey ölüyken sevilen Kürt kardeşim! Sen göğsüne yatırdığın evladını, senin bağrından kanla koparan elleri unuttun mu? Sen ciğerini alıp da giden kurşunlara ağıdınla siper olduğun günleri unuttun mu? “Gezme ceylan bu dağlarda seni vururlar” türküsüne sarılıp ceylanının dağılmış başını toplayıp bağrına gömdüğün günleri unuttun mu? Sen, son gömleğini giydirdin, onlar bombalar dizdiler, sen uyuttun, onlar  evladını havaya uçurup kuşların kanadına kanını sıçrattılar, unuttun mu?  

Biri, pederine keyif birliğinden mail, diğeri ölmediği güne çentik atıyor. Birinin köpekli kahvesi hatırlanır, diğerinin buz gibi künyesi okşanır. Yere izmarit atmıyorlar; lâkin sigaralarını yeni yakılmış anne ağıtlarıyla ateşliyorlar. Laf değil geveledikleri kanlı zılgıt. En büyük nefesle “Ya Kahhar” çekiyoruz ciğerlerimize. Öfkeden diş kırıyoruz; lâkin onların çarkı sırıtıyor yüzümüze.   Şimdi gelelim ekran koruyucuları anne eteği olan dağ enteli yazarlara. Her defasında kan cıvığı yazıları ve entel ahkâmlarıyla fener tutulmuş; lâkin dağa küsmeyen tavşan imajıyla sabır sınayan yazarlara gelelim. Kan gölünde balık arayan bu keyifli kitlenin istediği oluyor. Yerden göğe her yer şehit.

Koray denilen bir canlı kana çalışkan. Ezberlediği yerden soru çıkmayınca müsamere bebesi gibi mızıldayan, geleneksel ağlak. Kaf Dağı’nın enteli, terör estikçe serinleyen düşman eskisi. Dağlıca’dan haberler geldiğinde ve Iğdır’dan şehitler yağdığında göğe, keyiften kahkaha kası yaptığı kesin. Suçladığı yer Hükümet!. Keşke burnundan mentollü konuşacağına vicdanından sade konuşsa. Takım elbiseli kalaşnikofa laf edeceğine, ayaklı mayınlara tepki göstereceğine ezberlediği hayali suçluya doğrultuyor entel namlusunu.

Ve Nişantası ordusunun tamamı böyle playback yapıyor. Konuşacak şey yok. Susarsak dua cephaneliğimiz göğe doğru gürüldesin. Şu anda bir annenin ağıttan yırttığı boğazından sesleniyorum desem de derin sessizlik istiyorum. Bir cennet sessizliği. Ve ey Kürt kardeşim demekten yılmayacağım ki.. Tekrar tekrar; ey Kürt kardeşim,  şimdi soruyorum, bu adam senin neyin oluyor? Aynı ırktansın kabul; ama bu adamla kardeş olabilir misin? Sen daha fazla ağıt yak diye kendini parçalayan adamla kardeş olabilir misin? Sen alın teriyle ekmeği ıslanmış esnafın teknesini, eşkıyalarıyla dağıtan adamla kardeş olabilir misin? Senin kardeşin kim? Barış olsun diye dağdaki çarkları indiren, evladını dağdan alıp senin bağrına teslim eden kardeşlerin dururken, sen ağıdınla halay çeken bir vicdan sefili adama oy mu vereceksin? Sırf Müslümansın diye, Kobani’yi bahane edip evini inancını ateşe veren adama oy mu vereceksin?

Ey Kürt kardeşim, bu oyunun içinde senin oyun olmasın. Sen bagajında kandan başka hiçbir şey olmayan adama bundan sonra  oy veremezsin, kuyularda kaybolan Yusufların sağırı değilsin.. Kulisi PKK olan bir adamın barış naralarına kanma! Sen bu oyun içinde bir oy olma..