Allah onur nişancılarını ıskalatandır.

Başlığın “Eski kafataslarını atmayın, WC maşrapası olarak değerlendiriyoruz” gibi algılanmasını çok isterim. Algıladınız değil mi? Sorusu olan. Peki geçiyorum.

Hani böyle yokuş yukarı çıkar, kaldırıma oturur da diyaframınızla papaz olursunuz ya heh işte öyle nefes nefese bir klavyeyle yazıya koyuldum. İnsanın evi, parası, koltuğu, rüzgâra artistik patinaj çeken havası, dolar obezi cüzdanı olmasın. İnsanın bir Hira’sı olsun yeter. Yani Allah’a sığınacak yerin olsun. Başını koyacak bir secdelik yerin olsun mis. Sığınmacıyım Elhamdülillah.

Uğrak yerimizin iftira olduğunu yazmıştım. O kadar ki cafe adı olsa işletmecileri zengin edeceğim o hesap. Okunmamış 6666 tane mesajı olan insana Allahtan habersiz insan denir. Bu durumda cevapsız çağrısı da Ezan oluyor. Anladınız. Bu insanların iftira işletim sistemi mükemmel. İki sene önce gayet sıradan bir gün. Masa başındayım. Telefon zırrlamayı bıraktı hırrlamaya geçti, o derece yorgun, çalmaktan. Herkes aynı şeyi soruyor: “Esra, adına bir hesap açılmış, iğrenç şeyler yazılıyor” diyor karşı ses. Hiç şaşırmıyorum. Şöyle yazılmış. Yani kağıt utanıp kızarsa da yazıyorum “IŞİD’li mücahitlerle sevişmek cenneti garantilemektir.” Höst ile hoşt arasında kalmış telefon hakkını kullanmak isteyen, iftirada yarışan bir itin ahlâksızlığına kurban gidiyorum. Yüz binlerce kez hesabın bana ait olmadığını yazıyorum. Kendi hesabımdan duyuruyorum. Yani klavye aynı hesabı yalanlamaktan terledi. Suç duyurusunda bulunuyorum önce Allah’a, sonra savcılığa. Fakat gerçeği kulaklarıyla söndürüp, ahlaksızlığın izmaritine muhtaç kalmış yalan bağımlıları anlamak istemiyor. Gel zaman git Leman derken. Leman Sam, Hüsnü Mahalli’nin Twitter hesabından “IŞİD kaçırdığı Ezidi, Hristiyan ve Türkmen kadınları köle pazarında satmaya başladı” şeklindeki paylaşımın altına “ Esra Elönü denen kadını da gönderin oraya” diyor.

Paylaşımı gördüm ve altına şunu yazdım: “Hiç tanımadığın adamlara sokulmak yerine, hiç tanımadığın insanların hakkına girmemeyi öğren” (hatırlarsınız öyle bir şarkısı vardı o şarkıdan mülhem) O hesabın bana ait olmadığını yazıp. Bu çok barışık insancıl sanatçıya hakaret davası açtım. Sonuç: Takipsizlik kararı. Bendeki iç sesi hoparlöre veriyorum: Allah takip eder. Dosya açılmamış bile, direkt takipsizlik.

Buraya kadar olanı yazdım. Bundan sonrası vahim. Doğan Medyası’nın bütün siteleri olayı şu şekilde haber yapıyor: Leman Sam’ın yazdığı hakaret değil. Hepsine girin bakın. Sanki o iğrenç IŞİD paylaşımı bana aitmiş de Leman Sam da bana cevap yazmış, buna mukabil ben de dava açmışım ve kaybetmişim. Savcının adını yazmıyorum. Ama neden takipsizlik verildiği o kadar aşikâr ki..

Oturdum gülüyorum işte böyle. Acınacak halimizin külliyatına baka baka. Benim olmayan iğrenç bir sözü bana kakalamaya çalışıp, fantezilerini cilalayan medya sıvayıcılarına gülüp gülüp duruyorum. Sonra diyorum ki Allah, şeref, haysiyet, onur nişancılarını ıskalatandır. O, büyük hesabı açandır. O, ilahi mahkemeyi senin adına donatandır. Gözlerin dolduğunda yaşına yol bulandır.

İşte böyle. Üzerinden iki sene geçmiş sahte hesap, başlıkta da dediğim gibi Eski İftira hurdalığında. Fakat nedense ölü Doğan Medyası yırtınıyor, “Atmayın, bize getirin, değerlendirelim.” Ne diyeyim? İnsanın, onurundan, şerefinden, yiyerek haber yapmak çakal ekonomisine katkı olsa gerek.