Her vicdansız insan bir suç aletidir!

Heyy başlıktaki “öküz” kısmı açık büfedir, isteyen üzerine istediği kadar alınabilir, isteyen nefret kabininde üzerine deneyebilir, kime tam oturuyorsa bağışlıyorum efendim. Büyükbaş olmakla büyük fikirli olmak arasındaki fark adına attığım başlıktır. Bu başlığı ikinci kez kullanıyorum. O kadar ağır bir hafiflik içerisindeyiz ki ve o kadar kan halsizi ki cüsselerimiz şaşırma butonuna basacak hal yok.

Bu yazıyı yazarken büyük bold “ son dakika” trafiğinde bütün siteler. PKK’dan hain pusu Siirt’te 8 şehit. Sinirli sinirli basıyorum tuşa, öyle ki klavyem notalı olsa bu kan gürültüsü vücut bulacak o hesap. Ben bu bağırsak dolu kafaların gazeteci diye yutturulduğu dünyada oturuyorum işte. Evim de şurası. Sabahtan beri “sen dağdan ben bağdan ittirelim de bu topraklar yanık ağıt koksun” diyen adamların, spiker diye geçinen ölüm fermanı okuyucularının sağanağı altındayız.

Barış Treni diyorum o kadar hızlı gelsin ki yukarıda bahsettiğim kan otlakçısı büyük fikirsiz öküzler olayı takip edemesin. Nereye bakacaklarını şaşırsınlar. Tıpkı görevinin son günü şehit edilen Ahmet Çamur’un yetimleri gibi, babasız günlerden gözlerini kaçırdıkları gibi. Çoktan taramalı bir soru: Bu yetimler nereye baksın?

Elif, Zeynep, Ayşe.. Babalarından sonra dağılan üç narı yazıyorum. Bu saatten sonra sırtlarına kat kat insan giyinseler de babasızlığın üşüttüğü kalplerini yazıyorum. Baba, tezgâhta kızının sevdiği üzümü seçip tane tane sevinendir.

Baba, evladının gözyaşı geçiren saati gibidir derdiyle ıslanır; ama her zaman doğruyu gösterir.

Baba, evladına lapa lapa yağandır; ama üşütmez. Fukarası olduğumuz şeylerin zenginidir baba. Sürekli biriktirdiğimiz; ama asla harcayamadığımız, mezun olmak istemediğimiz ‘Merhamet Fakültesi’ baba.

Amacım, acıdan dağılsa da yatağına sessiz sessiz akan gözyaşı ırmağı üç yetim damlanın yüceliğine matuf, parçalanmışlığımızı, onların vakarında hafif kalışımızı yazmak.

Kimse kusura bakmasın, geç uyananlar için erken seçim mi, seçim hükümeti mi, koalisyon gevezeliği mi ? Ne yapacaksanız yapın. Bu dağ köpeklerine havlama yasağı mı getireceksiniz.. Bu kan sürüsünün modifiye çobanı Demirtaş’a ne kadar saz çaldırıp kendisinin bile inanmadığı cephanelik cümleler kurduracaksınız bilmiyorum. Tek bildiğim. Bıçağı kemikte törpülemeyin.

Cüsselerindeki omurgayı toplasan bir kolon etmeyecek adamların göçüğünden Allah’a sığındığımız günler. Havaya sıkılmış kuş beyinlilerin son sıradan sakatat listesine bile giremeyeceği günler. Bu günler de geçecek. Gürül gürül sessizlik. Hatırlamaya kalksan yine uyursun. Vicdan bulunduğu yerden hayvan cüsselerden de şikayetçi. İnsaf, gıcır gıcır hiç kullanılmamış. Bir acı tazeyken herkesin, soğuyunca hiç kimsenin. Bunu niye yazıyorum. Bir evladı anılarında sadece annesi ve babası yeniden başlatır. Yara bandını geriye sardığında kayıtta bir oğulsuzluk, bir babasızlık, bir yetimlik..

Ne diyeyim. Şezlonga yatıp, pusuya yatanları besleyenleri sevindirme Rabbim.