Mahmut Abbas başkanlığındaki Filistin Yönetimi yeni bir intifâdayı önlemek için çok çaba sarfetmesine rağmen Kudüs İntifâdası hiç kimsenin iznini ve onayını beklemeden başladı ve Ekim ayının başından bu yana devam ediyor.

Meydanda intifâdanın ayak sesleri değil artık tüm ağırlığıyla bizzat kendisi var.

Önceki intifâdaların simgesi ve silahı sapan ve taş iken bu yeni intifâdanın simgesi ve silahı bıçak.

Otobüs ve tramvay duraklarında, alışveriş merkezlerinde Filistinli direnişçilerin bıçaklı saldırısına uğramaktan korkan İsrailliler panik içinde.

Yaşadıkları korku yayınlanan kamera kayıtlarında açıkça görülüyor.

Örneğin bir videoda alışveriş mezkezinde bıçaklı Filistinli olduğu söylentisi üzerine insanlar sağa sola kaçışıyorlar.

Dükkan içindeki tezgahtar ne yapacağını şaşırıyor ve tezgahın altına saklanıyor.

İsrail toplumunu saran bu korku içinde Yahudi yerleşimcilerin Filistinlileri hedef alan saldırılarında da artış yaşanıyor.

Karmaşa ve panik havasını yansıtan ilginç olaylara rastlanıyor.

Hayfa’da bir yerleşimcinin Filistinli zannederek bir başka yerleşimciyi bıçaklaması gibi.

Netanyahu başkanlığında acil olarak toplanan İsrail güvenlik kabinesi intifâdayı durdurabilmek amacıyla eylemleri gerçekleştirenlerin evlerinin yıkılması, Batı Yaka ve Kudüs’e daha çok asker gönderilmesi ve kışkırtıcılıkla suçladığı Filistin toplumunun önde gelen isimlerine kısıtlamalar getirilmesi türünden bir dizi karar aldı.

İlk olarak da 1948 yılında işgal edilen topraklarda faaliyet gösteren İslami Hareket’in lideri Şeyh Raid Salah ve yardımcısı Şeyh Kemal El Hatib’e Filistin toprakları dışına çıkma yasağı getirildi.

Yasak kararı Şeyh Raid Salah’a, Kudüs’e ve Mescid-i Aksa’ya destek amaçlı çalışmalara katılmak üzere İstanbul’a hareket etmeye hazırlanırken iletildi.

İsrail’in Filistinlilere karşı bugüne kadar denemediği bir şey yok.

Bu tür yasaklar daha önce de uygulandı ve eylemcilerin evleri eskiden de yıkılıyordu.

İşgalcilerin geçmişten hiç ders almadıkları anlaşılıyor.

İntifâda için canını ortaya koyan kişi taştan, tuğladan yapılan ve yeniden inşa edilebilecek bir evin yıkılmasından korkar mı?!

Ekim ayının başından bu satırların yazıldığı ana kadar Batı Yaka’da, Kudüs’te ve Gazze Şeridi sınırında işgal güçleri tarafından 1’i kadın ve 7’si çocuk olmak üzere 35 Filistinli şehit edildi.

Yaklaşık 3 bin Filistinli de yaralandı.

Yaralılardan 75’inin durumu ağır.

Yine aynı dönemde 1’i kadın 7 İsrailli öldürüldü, 11’i ağır 103 İsrailli yaralandı.

Yahudi yerleşimciler, Filistinlilere ait 213 eve, işyerine ve araziye saldırı düzenledi.

İntifâdanın devamıyla birlikte kuşkusuz bu rakamlar daha da yükselecek.

Bu arada, gerek Filistinlilerden ve gerekse İslam dünyasının önde gelen isimlerinden Kudüs İntifâdası’na destek çağrıları gelmeye devam ediyor.

Tunus El Nahda Hareketi lideri Şeyh Raşid El Ğannuşi, Kudüs’ü işgalden kurtarmak için tarihi bir fırsat olduğunu söyleyerek Kudüs İntifâdası’nın desteklenmesini istedi.

Maalesef İslam ülkeleri bugün kendi iç sorunlarıyla meşgul ve Mescid-i Aksa’yı savunmak için başlatılan intifâdaya Filistin dışından henüz yeterli destek yok.

Oysa Kudüs İntifâdası, Arap Baharı sürecinde özgürlük talebiyle diktatörlere karşı ayağa kalkan halklar için de büyük bir fırsat.

Mısır’da, Suriye’de diktatörlere verilen desteğin en önemli nedeni İsrail’in güvenliği faktörü.

Kudüs’ün özgürlüğü Şam’dan ve Kahire’den geçtiği gibi Kudüs’te atışan taş ve savrulan bıçak da aynı zamanda Suriye ve Mısır halklarının özgürlüğü içindir.

Bunun iyi anlaşılması gerek.