Şimdilerde belirli bir kesimin sloganı haline gelen 10. Yıl Marşı Faruk Nafiz Çamlıbel ve Behçet Kemal Çağlar tarafından 1933 senesinde yazılmış. Marşta şu mısrayı herkes hatırlar sanırım: “Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan.”

Bu marşı gündelik siyasi emellerini ifade etmek için yüksek sesle söyleyenlerin mısrada bahsedilen demir ağları yani tren yollarını Divriğili bir vatan evladı olan Nuri Demirağ’ın ördüğünden haberi var mıdır emin değilim. Bu başarısı nedeniyle kendisine Gazi Mustafa Kemal tarafından “Demirağ” soyadının verildiğini de bilmezler elbet. Nuri Demirağ’ın başardığı ilklerin ayrıntısını biyografisinden öğrenebilirsiniz. Bir insanın hayatına bu denli büyük başarıları sığdırması dünyada eşine az rastlanır bir olaydır.

Gazi’nin ölümünden sonra aynı Nuri Demirağ’ın İsmet İnönü tarafından hedefe konulduğunu ve tek partili yıllar boyunca türlü engellemelerle işlerinin sabote edilerek bürokrasi eliyle iflasa sürüklendiğinden kimse bahsetmez. Nuri Demirağ’ın farklı ülkelerde az sayıdaki emsallerinin heykelleri dikilirken, adına anma günleri düzenlenirken maalesef bizde bürokrasi eliyle yok edilmiş, itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır. Şükür ki son 20 yıldır Nuri Demirağ gibi vatan evlatlarına itibarları iade edilmiştir.

Nuri Demirağ 1926 yılında genç Cumhuriyet’in milli kaynaklarla demiryolu yapımı projesinde yer aldı ve en muhtaç olduğu zamanda Anadolu’ya demir yolu ağı döşedi. 1930’lu yıllarda vizyoner ve atılımcı kişiliği ile büyük projelere girişti. 1931’de, Asya’yı Avrupa’ya bağlayacak Boğaz Köprüsü projesini yaptı. Gazi Mustafa Kemal tarafından çok beğenilen proje hükûmet tarafından reddedildi. 1933’te Keban Barajı projesini ilk kez dile getirdi. Yabancıların çimento tekelini kırmak için çimento fabrikası kurmak istedi. Bu teşebbüsüne de izin çıkmadı. Nuri Demirağ bu kez gözünü gökyüzüne çevirdi ve demir kuşlar için çalışmaya başladı.

Türkiye’nin ilk uçak fabrikasını açan ve bu alanda tüm mal varlığını harcayarak büyük mücadeleler veren Nuri Demirağ (1886-1957), Türk savunma sanayiinin kurucularından kabul ediliyor. Demirağ, 1936 yılında havacılık sanayiinin temellerini atmaya başladı. İlk iş olarak 10 yıllık devreyi kapsayan bir plan hazırlattı. Bu plan gereği Tayyare Etüd Atölyesini kurdu. Bu tayyare atölyesi kısa bir sürede dev bir fabrika haline geldi.

Yeşilköy'de Elmas Paşa çiftliğini tayyare meydanı yapmak için satın aldı. 1000 X 1300 metre boyutlarında düz bir tayyare alanı yaptırdı. Bunun bir örneği de o sıralar Avrupa'nın en modern havaalanı olan Amsterdam'da vardı. Bu havaalanı daha sonra kamulaştırılarak önce Yeşilköy Havalimanı daha sonra Atatürk Uluslararası Havaalanı haline getirilecek ve 2019 senesine kadar hizmet verecektir.

1937-1938 yılı içinde Türk Hava Kurumu 10 okul uçağı ve 65 planör siparişinde bulundu. İstanbul fabrikalarında yapılan ilk yerli Türk uçağı, 1941 yılı ağustosunda Nuri Bey'in doğduğu yer olan Divriği'ye uçarak gidip gelmişti. Halkı da heyecanlandıran bu tür gösterilerin yararlı olduğunu düşünen Nuri Bey, Eylül ayında 12 uçaklık bir filoyu, Bursa, Kütahya, Eskişehir, Ankara, Konya, Adana, Elazığ ve Malatya rotasında uçurarak halka kendi tayyarelerimizle göklerimizi kendimizin koruyabileceğini göstermek ve onlara inanç vermek istemiştir.

Türk Hava Kurumu tek parti iktidarının baskısıyla Demirağ'ın fabrikalarına sipariş vermiş olduğu bu uçakları almaktan vazgeçmiştir. Bu yıllar planlı olarak Demirağ’ın yatırımlarının sabote edildiği ve kendisinin itibarsızlaştırıldığı acı bir dönem olarak kayıtlara geçmiştir.

Bugün Nuri Demirağ’ın vefatının yıl dönümü. Onun izinden giden yerli ve milli sanayi sevdalıları pek çok başarıya imza attı. Lakin o dönemin sabotajcıları bugün de var. Bir tarafta milletinin yükselmesi için çırpınan yürekler varken diğer yanda dış güçlerin payandalığını yapan işbirlikçiler var. Bugün de “Üçüncü köprüye ne gerek var”, “Yeni havalimanı kuşların göç yolunu engelleyecek”, “Yerli otomobil üretip de ne olacak”, “ Milli füzelere ne gerek var” diyenler aynı işbirlikçi anlayışın günümüzdeki tezahürleridir.

Tarihimizde hep benzeri şeyler yaşadık. Birileri iş yapıp-bedel ödeyip-canını dişine takıp vatanı ihya ederken diğer bir kesim ise bunların yaptıklarının üstüne konup kendilerine marş yaptı. Kafkas marşını İzmir marşına çevirenlerle 10. Yıl Marşındaki “Demirağ” kahramanını tanımayanlar işte bu zihniyetin çarpıklığının göstergesidir. İşin ilginci, hızlı tren, Çanakkale Köprüsü, yerli ve milli tramvay yatırımlarıyla dalga geçenlerin her fırsatta “Demirağ”lardan bahseden bu marşla muhalefet etmeleridir.

Zamanında Vecihi Hürkuş’u, Nuri Demirağ’ı, Necmettin Erbakan’ı yaptığı girişimler nedeniyle aşağılayan kesimler nihayet bu kahramanların yolunu sürdüren gerçek vatanseverlerin yaptıkları karşısında boyunlarını eğmek durumunda kaldılar. Çamur atmaya devam etseler de milletimiz bu zihniyeti ebediyyen mahkûm etmiştir. TOGG’un üretime başlaması Demirağ’ın açtığı yolun taçlandırıldığı zirvelerden biridir. Yolu açanlara rahmet olsun.