Uzunca bir yılı geride bırakmaya 3 gün kaldı. İyisiyle kötüsüyle, güzeliyle çirkiniyle ve pozitifi ya da negatifiyle geçen bir yıl; 2022.

Dünyanın yaşadığı uzun bir pandemi dönemi sonrası yaşanılan ve ekonomileri derinden etkileyen gelişmelerin yaşandığı bir yıldı, 2022.

Bu yılın ilk aylarında hemen yanı başımızda başlayan ve hâlâ devam eden Rusya – Ukrayna savaşı diğer taraftan hızla tırmanan enflasyonu önleme çabaları.

Yıllardan beri yılda sadece tek bir defa ayarlanan asgari ücretin yılda iki kez ayarlandığına şahit olduğumuz bir yıldı, 2022.

Enflasyonun alım gücünü son derece zayıflattığı ve işletmelerin özellikle işletme sermayesini bulmakta zorlandığı bir yıldı, 2022.

85 milyonun üzerinde bir nüfusa sahip ülkemizde yaklaşık 35 milyon çalışanın olduğu gerçeğine baktığımızda işletmelerin finansmana ulaşmada yaşadıkları sıkıntının toplumun tüm kesimlerine olan yansımalarının ne derece etkileyici olacağını söylemek oldukça önemli bir konudur aslında.

Eğer ki işletmeler, kurumlar ve kuruluşlar ne denli sermayeye kolay bir o kadar da çabuk ulaşırlarsa, o düzeyde kolay bir o kadar da rahat ekonomik katma değer ortaya koyabilirler.

Ekonomik katma değer dendiğinde akla gelen ilk ve önemli husus, katma değeri yüksek ürünlerin üretilerek yüksek teknolojili ürün segmentinde zirveye çıkabilmektir.

Bunu gerçekleştirebilmenin temel şartlarından bir tanesi ekonomik konjonktürün büyümeye yönelmiş bir ivme sergilemesidir.

Böyle bir ivmeyi ortaya koyabilmek için de ekonomik parametrelerin kontrol edilerek yukarı yönlü hareket etmelerine olanak sağlayacak ortamın sağlanması yönünde kararlı bir şekilde çalışmaların yapılması gerekli, bir o kadar da önemli bir husustur.

Çalışmaların en önemlisi ise maliyet artışlarının kontrol altına alınarak sosyal refahı yükseltici önlemlerin hayata geçirilmesinden geçmektedir.

Sosyal refah konusundaki en önemli nokta ise insanların alım gücünün yükseltilmesinden başkası olmadığı bilinmelidir.

Alım gücünün yükseltilmesinden ise asla ve asla ücretler seviyesinde yapılan zamlar akla getirilmemelidir.

Alım gücünün yükseltilmesi demek insanların gelirleri artarken ürün veya hizmet fiyat artışlarının gelir artışlarının altında kalması demek olduğu unutulmamalıdır.

Ayrıca enflasyonun kontrol altına alınması da alım gücünün yükseltilmesiyle aynı paralelde düşünülmesi gereken bir diğer konudur.

Makroekonomik göstergelerden diğer önemli bir gösterge ise ekonomik durgunluktur.

Ekonomik durgunluğun sona erdirilerek ekonomik hareketlenmenin başlatılarak devam ettirilmesi de sosyal refahı artıran önemli noktalardandır.

Tüm bunların yanında sosyal refahla ilgili şunu söylemek de mümkündür; bir ülkede insanların aldığı minimum ücretler ne kadar yüksek olursa o ülkedeki sosyal refah da o kadar yüksek olmaktadır.

Diğer taraftan bir ülkede insanların aldıkları minimum ücretler ne kadar düşük olursa da o ülkedeki sosyal refah da o denli düşük olmaktadır.

İşte 2023’e saylı günlerin kaldığı şu dönemde 2022’de ekonomide yaşanan tüm olumsuzluklardan ciddi dersler çıkarılmalı ve yaşanılan aksaklıkların temeline inilerek sorunlar kökten çözülmelidir.

Bunlarla ilgili ortaya konulacak olan ciddi ve kararlı yapısal anlamdaki değişimler için hiç zaman kaybedilmeden uygulamaya geçilmelidir.

Böyle yapılırsa 2023, ekonomik anlamda çok daha olumlu gelişmelerin yaşanılacağı bir yıl olacaktır.