TOKİ evlerinin sağlamlığı, depreme dayanıklılığı, lüks dairelerden ziyade güvenli mekânların ehemmiyetini ortaya koydu.

Görüntüsüne, büyüklüğüne, semtine bakarak alınan daireler sahiplerinin, kiracılarının mezarı oldu.

Kimse TOKİ evlerini beğenmiyordu; para bulunca rahat, lüks, görkemli evlere geçmenin hesapları yapılıyordu.

Öyle değilmiş…

Deprem tecrübesi, ağır ders verdi bize…

Dört-beş TOKİ evi fiyatına alınan dairelerin sadece müteahhidini zengin ettiği acı tecrübelerle görüldü. Düşük maliyetlerle sağlam binalar yapılabiliyormuş…

Giden canların yanında, maddi kayıpları kimsenin gözü görmez elbette…

Felaketlerden millet, devlet, hep beraber dersimizi almalı, hissemize düşen tecrübeyle yolumuza devam etmeliyiz.

İlk ders bize;

Ev alırken büyüklüğüne, görkemine, semtine göre değil; zemin etüdüne, taşıyıcı sistemine, deprem yönetmeliğine uygun olup olmadığına bakarak alacağız.

İkinci ders hükûmete;

İhtiyaca binaen ev sahibi olmakla, yatırım maksatlı daire almak birbirinden ayrı tutulmalı...

Konut, yatırım aracı olmaktan çıkarılmalıdır.

‘Başımızı sokacak evimiz olsun’, tamam… Alınacak ikinci konutun vergisi, alan, satan eşit mikyasta artırılarak, ‘yatırım yaptım, dursun para lazım olunca satarım’ anlayışının terk edilmesi, ettirilmesi sağlanmalıdır.

Böylelikle ihtiyaç sahiplerinin konuta ulaşımı kolaylaştırılmış olacaktır…

Aynı zamanda kalitesiz üretimin, lüksün, israfın önüne geçilecek…

***

Afet turizmi” yasaklansın

Ekrem İmamoğlu kaç kere deprem bölgesine gitti takip edemedim.

Erem Şentürk, İmamoğlu’nun deprem bölgesinde giydiği yeleği İstanbul’da dahi çıkarmadığını söyledi.

Şöyle yazmış Erem abi; “Afet turizmi yasaklansın… Bir tarafta şehrin suyuna, yemeğine hayvanların bile yemine koşturanlar, diğer tarafta afet turizmine soyunan, her afette kameraların karşısına yelekle çıkan sürekli “mış” gibi yapan sosyal medya belediyesi var…”

İmamoğlu İstanbul’da afet yeleğiyle dolaşarak, kalbinin afet bölgesinde olduğunu, aklının depremzedelerde kaldığını göstermeye çalışıyor.

Aynı zamanda siyasi mesaj veriyor, beyaz gömleğinin kollarını sıvayarak verdiği mesajın aynı; görev adamıyım, ne görev verilirse yaparım, Cumhurbaşkanlığı hakeza…

Sosyal medya, enkazın önünde fotoğraf veren ünlülerle dolup taşıyor.

Sosyal medya çağı böyle; acının, felaketin, afetin turizmini yapıyorlar.

Enkazı sosyal medya hesabında paylaşıp kaldıkları yerden hayatlarına devam ediyorlar.

***

Tek maaşlık siyasetçiler

Allah bizi vatanını, milletini, depremzedeleri tek aylık maaşları kadar seven, zorlasa o kadar sevebilen siyasetçilerden muhafaza eylesin…

Birisi İş Bankası’nın yüzde 28,09 hissesine sahip partinin genel başkanı, diğeri bakanlık yapmış, uzun yıllar aktif siyasette parti lideri…

Küçük işlerin, küçük siyasetin figüranları…

Böylelerine devlet emanet edilmez…

Baksanıza Altılı Masa’ya; ‘Saçmalık, ahmaklık, geri zekâlılık…’ havada uçuşuyor…

Seçim gelmiş dayanmış, daha aday çıkaracaklar…

Meral Hanım, para bulamadıysa, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden 107 milyonluk ihale alan Samsun Milletvekili Bedri Yaşar’dan pekâlâ alabilirdi.

***

Kim demiş?

“İş, Allah için neleri sevmek ve nelerden nefret etmekle mükellef olduğumuzu bilmekte… Allah için muhabbet, Allah için buğz… Yani sevgi ve muhabbetimiz yalnız Allah için olacak…” (Necip Fazıl KISAKÜREK)