Elimin altında Ferhat Ünlü’nün, MİT Efsanesi - İstihbaratın Gayriresmî Tarihi kitabı var.

Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanı olmasıyla gündemde kalmaya devam eden devletlerde istihbaratçılık meselesine, aynı zamana denk gelen okumalarım münasebetiyle Resulullah’ın istihbarata verdiği ehemmiyetin yanı sıra, istihbarat toplarken işkenceyi yasaklaması hususuyla kök katkı yapmak istiyorum.

Ferhat Ünlü,  Resululah’ın İslâm devletinin temellerini attığı sırada istihbarata verdiği önemi yazarken İngiliz İstihbarat Tarihçisi Prof. Dr. Christopher Andrew’in, Gizli Dünya – Dünya İstihbarat Tarihi adlı çalışmasından faydalanmış.  

Askeri istihbarat, ordu komutanı olarak Resulullah’ın bilhassa önem verdiği meseledir.

İslâmiyet’in ilk yıllarında Mekke’de İslâm Peygamberinin ölüsünü veyahut dirisini getirene 100 deve ödül vaadiyle planlanan suikast girişimlerinden Hz. Ebubekir’in oğlu Abdullah’ın getirdiği istihbari bilgiler sayesinde kurtulmuştur.

Abdullah’ı Mekkeliler arasına casus olarak gönderip kendisine karşı suikast planlarını öğrenen Resulullah, Abdullah’la Sevr mağarasında üç gece arka arkaya görüşmüştür.

Nihayet Abdullah’ın getirdiği bilgilerden hareketle ortalığın sakinleştiği kanaatine varınca Medine’ye hicret etmiştir.

Kitapta İslâm’ın ilk devirlerinde istihbarata yalnızca askeri ve siyasi değil, İktisadi olarak ihtiyaç duyulduğu çarpıcı örneklerle anlatılıyor.

Mekke’nin fethinden önce şehre giden kervanlar hakkında bilgi toplanması iktisadi istihbarat faaliyeti örneği olarak veriliyor;

“Hz. Muhammed, Medine’de İslâm devletini kurar kurmaz komutanlarıyla birlikte Mekke’nin dış dünyayla olan ticari yollarını keserek şehirdeki direnişi kırma mücadelesi başlattı.

Ekonomik ablukanın başarılı olması Mekke kervanlarının hareketleri hakkında güvenilir istihbarata ihtiyaç duymaktaydı.

Resulullah kuzeni Abdullah b. Cahş emrindeki istihbarat timine kervan güzergâhlarını gözetleme görevi verdi.

Aynı zamanda Mekke içinde Arap olmayan gizli Müslümanlardan, Medine’deki Müslümanların Müslüman olmayan akrabalarından, Kureyş kabilesi tarafından zulme tabi tutulduğu bilinen Kureyşli olmayan gönüllülerden oluşan ajan şebekesi oluşturdu.

Sahihi Müslim’de yer alan hadis-i şerif, İslâm’ın ilk yıllarındaki istihbari sorgu teknikleri hususunda bilgiler ihtiva ediyor.

Hadiste dayaklı, işkenceli sert sorgulama yöntemlerinin İslâm peygamberi tarafından yasaklandığı belirtiliyor.

Peygamber efendimiz yasaklama kararını, Mekke’deki istihbarat şebekesinin başındaki zengin tüccar Ebu’l Fazl el Abbas’tan alınan istihbaratlar neticesinde Mekke’ye gelip giden kervanlara yapılan baskınlarda ele geçirilen kişilerin sorgusu sırasında şahit olduğu dayak faslından sonra alıyor.

İslâm Ordusu 623 yılında Mekke kervanlarına gerilla tarzı vur kaç tarzı baskınlar düzenliyordu.

Asıl büyük operasyon 625 yılının Mart ayında Kureyş lideri Ebu Süfyan’ın başında bulunduğu 1000 develik kervanın Mekke’den Suriye’ye doğru hareket ettiği bilgisinin alınmasıyla gerçekleştirildi;

Kervanın yolunu Medine’nin 155 km güneybatısındaki Bedir vahasında kesmek üzere 300 kişilik kuvvet görevlendirildi.

Bedir muharebesi öncesinde Müslümanlar Kureyşliler tarafından saka olarak kullanılan köleyi esir aldılar.

Ebu Süfyan’ın yerini öğrenmek üzere sorguya çekmeye başladılar.

Köle, Ebu Süfyan hariç diğer üç önemli Kureyşli hakkında bilgi vermesine rağmen, “Ebu Süfyan’ın nerede olduğunu bilmiyorum” diyordu.

Buna inanmayan Müslüman istihbaratçılar bildiklerini anlatması için köleyi dövdüler.

Dayaklı sorguya rağmen köle, Ebu Süfyan hakkında bilgisinin olmadığını ısrarla tekrarlıyordu.

Kesin bilgiye ulaşmak maksadıyla tekrar dövdüklerinde köle işkenceden kurtulmak adına Ebu Süfyan hakkında yalan yanlış bilgiler vermeye başladı.

Olaya şahit olan Peygamber efendimiz, dayaklı sorgulamayı yasaklayarak sorguculara şöyle seslendi;

“Allah şahittir ki, siz onu doğru söyleyince dövüyor, yalan söyleyince bırakıyorsunuz”

Kitaptan son not;

İstihbarata en fazla önem veren, istihbari bilgileri en fazla kullanan büyük İslâm Komutanı Halid bin Velid’dir.

Halid bin Velid seferlere Arabistan, Irak, Suriye, Filistin’den seçilmiş özel istihbarat ekibiyle çıkıyordu.

İstihbarat ekibinin görevi; bilgi toplamak, düşman kuvvetlerinin arasına sızarak ajan yerleştirmek, savaşılacak bölge hakkında bilgi akışının düzenliliğini sağlamaktı.

Halid bin Velid, özel ekibi maharetiyle Roma ordusu içine ajanlar yerleştirmeyi başararak, aldığı istihbari bilgiler sayesinde 636 yılında sayıca üstün Roma kuvvelerine karşı Yermük savaşını kazanmış, Bizans’ın Suriye’deki hâkimiyetine son vermiştir.